Bu öfke toplumsal bir krize dönüşmek üzere
İNANILASI GİBİ DEĞİL AMA GERÇEK. ADNAN OKTAR’IN SANSÜRÜ ARTARAK DEVAM EDİYOR
Türkiye'de akıl almaz bir durum yaşanıyor. On milyonlarca Türk vatandaşı, Türk devletinin en yetkili mercilerinin resmi raporlarla "Paranoyak, şizofren, megaloman" dediği ve Türk yargısının "çeteci, sübyancı, çete lideri, şantajcı" olduğuna dair kesin hüküm verdiği Adnan Oktar'ın adını sosyal medyada bile yazmaya endişe ediyor.
İlginç olay ülkede son birkaç senedir yaşanıyor. Adnan Oktar'ın resmi raporlarla ve en yetkili devlet kurumlarının açıklamaları ile, hatta kendi itirafları ile sabit olan suçlarını ve geçmişini bile dillendiremeyen, bunları hakaret etmeden konuşup tartışamayan Türk'lerde devasa bir öfke birikmiş durumda. Ve bu öfke toplumsal bir krize dönüşmek üzere.
Milyonlarca insan bu yasa dışı sansürden etkilenmiş durumda. Kesin rakam bilinemiyor ama binlerce Türk vatandaşının Adnan Oktar tarafından açılan davalarda haksız tazminat cezalarına çaptırılmış olduğu tahmin ediliyor. Her geçen gün de bu sayı artıyor. Buna rağmen Türk yargısı ve hükümeti, devasa bir toplumsal sorun haline gelen bu yaraya parmak basmıyor. Adli Tıp Kurumu’nun Adnan Oktar hakkında verdiği “TCK 46. Maddesi gereğince Cezai ehliyeti yoktur” cümlesini yazanlar bile tazminat cezalarına çarptırıldılar. Üstüne üstlük Facebook’un Adnan Oktar aleyhindeki paylaşımlara karşı aşırı hassas olması ve derhal bu paylaşımları kaldırması da Türkler tarafından şiddetle eleştiriliyor.
Kendisi ile röportaj yaptığımız bir Türk şunları söyledi;
"Ben kendi ülkemde, kendi devletimin ve yargımın açıklamalarını, raporlarını ve kararlarını bile konuşamayacaksam, paylaşamayacaksam bunu nasıl tarif edebiliriz siz batılılara ve uluslar arası kamuoyuna? Bu görülmüş duyulmuş bir sansür değil. Resmen koskoca bir milletin tamamına haksız, yasa dışı bir sansür uygulanmış durumda. Bunun arkasında Mason birader dayanışmasının ve Sabetayistlerin dayanışmasının olduğu, yargı mensuplarının baskı altına alındığı çok açık bir şekilde meydanda. Ben bir de bu işin arkasında yabancı istihbarat örgütlerinin olduğunu tahmin ediyorum. Ben diyorum ki Adnan Oktar o zaman kendisi hakkında rapor veren Yargıtay'ı da dava etsin? Kendisine “APO kadar tehlikeli biri” diyen İçişleri Bakanlığı'nı hatta “Pislik, çeteci, şantajcı” diyen İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nü de dava etsin. Ya da bu saçmalık artık bitsin. Dünya aleme rezil olduk. Koskoca bir toplum sabah akşam bunlarla uğraşmak zorunda kalıyor. Bu insanların Sabetayist oldukları ve milletimizin içinde kripto/şifreli bir yapılanma ile yaşadıkları, gerçek kimliklerini sakladıkları her geçen gün yeni deliller ile ispat ediliyor ama Adnan Oktar davalarına bakan hakimlerimiz Kripto Yahudi’nin ve Sabetayist’in ne anlama geldiklerini bile bilmiyorlar. İşin bir de bu yönü var. Bakın daha geçen gün Adnan’ın kızları diye tabir edilen iki kadının sahte kimliklerle kendilerini tanıttıkları, başkaları adına kayıtlı cep telefonları kullandıkları ve bu numaralardan ABD büyükelçiliklerini ve çeşitli istihbarat servislerini bile aradıkları ispat edildi. Savcılarımız neden bunları suç duyurusu olarak kabul etmiyorlar? Türkiye’de adamına göre mi hukuk var? Ya düşünün ki kendini üç yüzden fazla kitabın yazarı olarak tanıtan bu adamın bir tek kitap bile yazmadığı ve yüzlerce kitabın çalıntı olduğu da ispat edildi. Ülkemizde çalıntı mal satana hapis cezası var da vatan sana neden yok?"
Gelişmeleri Türkiye’den sizlere duyurmaya devam edeceğiz.
Dış haberler servisi, The Washington Dost, 21 Mayıs 2013