Top Social

Image Slider

Nedir bu yaptığın Adnan? GAFLET Mİ? DALALET Mİ? İHANET Mİ?

Nedir bu yaptığın Adnan?  GAFLET Mİ? DALALET Mİ? İHANET Mİ?
Nedir bu yaptığın Adnan?  GAFLET Mİ? DALALET Mİ? İHANET Mİ?


(Bozulmuş Tevrat’ı biz Müslümanlara Kutsal kitap olarak kabullendirmek isteyen pişmemiş /yetersiz / kabiliyetsiz bir gizli Yahudi; Adnan Oktar)

Aşağıda okuyacağınız satırlar, bu gün Yahudiler/Museviler tarafından kutsal kitap olarak kabul edilen Tevrat’ın, Allah tarafından daha önceki devirlerdeki hak yoldaki Müslüman Yahudilere Musa aleyhisselam aracılığıyla  gönderilen ve Kur’an’da da bu gerçeği haber verilen hak Tevrat değil de, Musa aleyhisselam devrinden sonra hahamlar tarafından tahrif edilen muharref/bozulmuş Tevrat olduğunu ve Tevrat’ın aslının günümüzde bulunmadığını ispat etmektedir. Hoş, asılları bulunabilse bile, zaten Kur’an-ı Kerim kendinden önceki hak/kutsal kitapların hükümlerini nesh etmiş/devre dışı bırakmıştır.

Pekiyi, kendisini bütün dünya Müslümanlarına, özellikle de Türkiye ve Orta Doğu Müslümanlarına büyük bir İslami önder hatta açıkça ilan edemese de Mehdi olarak kabul ettirmek isteyen, soyu-sopu ve cemaatindeki binlerce yakın mesai arkadaşı da kripto/Şifreli/Gizli Yahudi olan Adnan Oktar’ın bile bile bu önemli gerçekleri gizleyip milletimizin inanç esaslarını bozmak istemesine ve net cümleler ile bu bozuk Tevrat’ı kutsal kitap gibi lanse etmesine ne ad verilir; Gaflet mi? Dalalet mi? Yoksa ihanet mi? Okuyun ve adını siz koyun…

***

Cenab-ı Hak Adem (A.S) dan beri Hak Peygamberlerini gönderdi. Böylece (Rahman ve Rahim) olduğu için şefkat ve merhametle bütün kullarına dünya ve ahiret saadetinin yolunu gösterdi. Bütün peygamberle­rin hepsi hakkı temsil etmişlerdir. Hepsi İslâm peygamberleridirler. Adem (A.S), Nuh (A.S), İbrahim (A.S), Musa (A.S), İsa (A.S) ve son peygamber Hz.Muhammed (S.A.V).

Adem (A.S)'a 10 sahife, Şit (A.S)'a 50 sahife, İdris (A.S)'a 30 sahife ve İbrahim (A.S)'a 10 sahife gönderildi.
Hz.Musa (A.S)'a TEVRAT
Hz.Davut (A.S)'a ZEBUR
Hz.İsa (A.S)'a İNCİL
Son Peygamber Hz.Muhammed (S.A.V)'e de KUR'AN-I KERİM gönderildi. Kur'an-ı Azimüş-Şan, kıyamete kadar bütün insanlığa Dünya ve Ahiret, saadet yolunu göstermek üzere gönderilmiştir.

Tarihen bilinen gerçek odur ki; çeşitli şekillerde Kur'an-ı Azimüş- Şan'dan önce gönderilen İlâhi kitaplar çeşitli kimseler tarafından çeşitli zamanlarda tahrif edildiler. Yalnız Kur'an-ı Azimüş-Şan bir noktası dahi değişmeden muhafaza olunmuştur ve Cenab-ı Hak Kur'an-ı Azimüş-Şanı Kıyamete kadar muhafaza edeceğini de bildirmiştir.

Bugün Hz.Musa (A.S)'a gönderilen Hak Kitap Tevrat'ın, Hz.Davut (A.S)'a gönderilen Hak Kitap Zebur'un, Hz.İsa (A.S)'a gönderilen Hak Kitap İncil'in aslını bulmak mümkün değildir, bunlar değiştirilmişlerdir.

TEVRAT NASIL TAHRİF EDİLDİ?

Tevrat, bütün dünya Yahudilerinin emirlerine sıkı sıkıya bağlı oldukları din kitabıdır. Tevrat, asırlardır Yahudilerin hayatlarını, dünyaya bakış açılarını, diğer insanlara karşı düşünce ve tavırlarını düzenlemiştir. Yahudiler Tevrat'ın tamamen vahye dayalı ve ilahi bir kitap olduğunu iddia ederler. Önemli olan nokta da burasıdır.

Elimizdeki Tevrat, gerçekten Allah tarafından indirilmiş orjinal metin­lerle aynı mıdır? Yoksa Tevrat, orjinalliği bozulmuş, dolayısıyla ilahi niteliği kaybolmuş bir kitap mıdır? Bu sorunun cevabı bizzat Tevrat'ın kendisi araştırılarak rahatlıkla bulunabilinir.

Tevrat, Kitab-ı Mukaddes'in ilk kısmını oluşturur (İkinci kısım İncildir). 39 Kitaptan meydana gelmiştir. Ve bu 39 kitabın yalnızca ilk 5 tanesi Hz.Musa'ya verilen bölümlerdir. Beşinci bölüm olan Tesniye'de Hz.Musa'nını ölümünün anlatılması bundan sonraki bölümlerin başkaları tarafından yazıldığını ortaya koymaktadır.

"Rabbin sözüne göre Rabbin kulu Musa orada, Moab diyarında öldü. Ve Moab diyarına, Beyt-Peor karşısındaki derede onu gömdü." (Tesniye Bölümü, 34/5-8)

Tevrat'ı takip ettiğimizde kalan bölümlerin Musa'nın ölümünden sonra Yahudilerin başına geçen kişilerin hayatlarını ve verdikleri emirleri kapsadığını görürüz. Bundan dolayı, Tevrat, yüzlerce yıl boyunca değişik kişiler tarafından yazılmış ve ilahi niteliğini yitirmiş bir kitaptır.

Tevrat'ın değiştirildiği, içerdiği çelişkili ifadelerden rahatlıkla anlaşılmaktadır. Bu çelişkilerin Musa'nın beş kitabında dahi var olması, bu bölümlerin de hahamların tahrifatına uğradığını göstermektedir.
900 sayfalık Tevrat yukarıdan aşağı incelendiği zaman aşağıdaki 4 sebepten dolayı kutsal Tevrat'ın baştan aşağı değiştirilmiş olduğunu görmek mümkündür:

1-      ÇELİŞKİLER
2-      SİYONİZM VE ÜSTÜN IRK İNANCI
3-      ALLAH İNANCI
4-      ALLAH'IN PEYGAMBERLERİNE İZAFE EDİLMESİ MÜMKÜN OLMAYAN, HAŞA CİNSEL SAPIKLIK VE GAYRİ AHLAKİ DURUMLARIN İZAFE EDİLMESİ.

Türkiye'deki Mason Üstad-ı Azamlarından Hayrullah Örs, Tevrat'ın zaman içinde tahrif edildiğini şu şekilde anlatmaktadır :

"Eski Ahid, özellikle Tevrat (Musa'nın 5 kitabı, Tekvin, Çıkış, Levililer, Sayılar ve Tesniye), Yahudiler ve Hıristiyanlarca, yakın zamana kadar Tanrı'nın Musa'ya doğrudan doğruya yazdırdığı kitap olarak kabul edilmekte idi. Ama iki yüzyıldan beri yapılan incelemeler, bunların çok yeni diyebileceğimiz zamanlarda yazıldığını ve çeşitli maksatlarla tarih boyunca değişikliklere uğratıldığını ispatlamıştır." (Musa ve Yahudilik, Hayrullah Örs, sf.34-35)

DEĞİŞTİRİLMİŞ TEVRAT'TAKİ ÇELİŞKİLER

Aşağıdaki çelişkili ayetler, Tevrat'ın orjinal metinlerinden farklı olduğunun en açık delilleridir.
"...Ve İbrahim dedi; "Ya Rab Yehova! Bana ne vereceksin?" (Tekvin Bölümü, 15/2-3)
"Ve Tanrı Musa'ya söyleyip dedi: Ben Rabbim ve İbrahim'e, îshak'a ve Yakub'a kadir olan Tanrı olarak göründüm. Fakat onlara Yehova ismimle malum olmadım." (Çıkış Bolümü, 6/2-3)

***

"Ve Saul'un kızı Mikal'ın ölümü gününe kadar çocuğu olmadı."  (II. Samuel Bölümü, 6/23)
"Saul'un kızı Mikal'ın Meholalı Barzillay oğlu Adriel'e doğurmuş olduğu beş oğlunu kral aldı." (Samuel Bölümü, 21/8)
***
"Ve Suriyeliler İsrail'in önünden kaçtılar. Ve Davud, Suriyeli­lerden yedi yüz araba cenkçiler ile kırk bin atlı telef etti ve ordu başbuğu Şofak'ı vurdu ve orada öldü." (II.Samuel Bölümü, 10/18)

"Ve Suriyeliler İsrail'in önünden kaçtılar ve Davud, Suriyelilerden yedi bin araba cenkçiler ile kırk bin yaya asker öldürdü. Ordu başbuğu Şofak'ı da öldürdü." (I. Tarihler Bölümü, 19/18)

***

Yalancısın, Sahtekarsın ve HAİNSİN Adnan Oktar!

Yalancısın, Sahtekarsın ve HAİNSİN Adnan Oktar!
Yalancısın, Sahtekarsın ve HAİNSİN Adnan Oktar!

Verdiği bütün mücadelesi yalanlarla, sahtekarlıklarla, adi suçlarla dolu olan ve hemen her hareketinde hedefinin aslında İsrail’in varlığını korumak hatta Nil’den Fırat’a kadar Büyük İsrail Devleti idealini gerçekleştirmek olduğu görülen, bunun için Türkiye Müslümanları içinde, Mehdilik iddiası ile çok büyük ve sapkın bir akım oluşturmak isteyen Adnan Oktar, kantarın topuzunu iyice kaçırdı.

Nihayet, canlı yayında karşısına aldığı İsrail’li hahamlara, “İsrail burada olacak/kalacak. Allah bunu istiyor. Bu husus Kur’an’da geçiyor. Biz oldukça kimse İsrail’e zarar veremez.” Mealinde sözler saçmalamaya başladı ve artık işine gelmeyen hadisleri inkar etmekten, işine gelecek şekilde hadisler ve alim sözleri uydurmaktan bir adım daha öteye gidip ayet de uydurmaya başladı.  Aynı canlı yayında bulunan ve aynı hedefler doğrultusunda konuşan eski bakanın gerçek kimliğini  ve hangi kritik aşamalarda nasıl acayip kararlar alıp tuhaf hareketler sergilediğini,  Mesela ABD ile 1 Mart 2003 Irak tezkeresi için 24 milyar dolara nasıl pazarlık ettiğini “Bağdat’a ilk bomba düşer düşmez biz paramızı alırız.” Dediğini ve bu şahsın ancak “ihanet” kelimesi ile tabir edilebilecek türlü türlü hareketlerini  mevzu etmeye gerek bile duymuyorum.  Çünkü biliyorum ki bozacının şahidi şıracıdır. Ve, hacı hacıyı Mekke’de, derviş  dervişi  tekkede, hain haini A9 TV’de bulur…

Adnan Oktar ve onu oynatan Sabetayist-Masonik çetenin, yetmiş küsur milyon müslümanın dini ile imanı ile dalga geçercesine icra ettikleri bu hain faaliyetlerine, ciltlerce kitap hacminde bilgi ile karşılık vermemiz ve bunların art niyetlerini, sahtekarlıklarını ispat etmemiz böyle de mümkün ama sadece aşağıdaki ayet meallerini yazmamızın bile, samimiyetle dinini/İslam’ı  öğrenmek isterken Adnan’ın, dolayısıyla İsrail ve Mossad’ın tuzağına düşen kardeşlerimize yeterli olacağı kanaatindeyiz. 

“Türk İslam Birliği’ni kuracağız. Bunun içinde İsrail de Yahudiler de olacak. İsrail varlığını devam ettirecek. Müslümanlar ve Yahudiler kardeştir. Savaşlar son bulacak. Hiçbir acı, sıkıntı, göz yaşı kalmayacak. Çok mutlu olunacak. Mehdiyet devri yaşanacak. Yahudiler ve Müslümanlar aynı Allah’a inanıyorlar. Aramızda hiçbir sorun yok. Mavi Marmara sorununu da çok kısa sürede aşacağız.” Diyebilen ve hahamlar tarafından bozulmuş Tevrat’ı biz Müslümanlara hakiki Tevrat’mış gibi kabullendirmek isteyen Adnan Oktar’ı , Allahü Teala, bakın Kur’an-ı Kerim’deki ayetleri ile nasıl yalancı/sahtekar/hain çıkartıyor. Ayet-i kerimeler bu kripto Yahudi ekibin sahtekarlıklarını yüzlerine çarpıyor;

***

* Yahudiler Müslümanların en azgın düşmanlarıdır. (Mâide: 82)
* Yahudiler Müslümanların herhangi bir iyiliğe kavuşmalarını istemezler. (Bakara: 125)
* Yahudilerle ne zaman bir anlaşma yapılsa, içlerinden bir kısmı bu anlaşmaları bozar. (Bakara: 100)
* Yahudiler Allah’ın nurunu söndürmek isterler. (Tevbe: 32)
* Yahudi hahamlarından bir çoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler ve onları Allah yolundan uzaklaştırırlar. (Tevbe: 34)
* Yahudiler, kitabın bir kısmına inanır bir kısmını inkar ederler. (Bakara: 85)
* Yahudiler, kendilerine indirilen ve inandıklarını söyledikleri Tevrat’ı bile bozmuşlardır. (Bakara: 75)
* Yahudiler Allah’ın gadabına uğramışlardır. (Bakara: 61)
* Yahudiler Allah’ın lanetine uğramışlardır. (Bakara: 88, Nisâ: 46)
* Yahudiler dilleriyle Müslümanları incitirler. (Âli İmran: 186)
* Yahudiler bilginlerini (hahamlarını) rab edindiler. (Tevbe: 31)
* Yahudiler Allah’ın fakir olduğunu söylerler. (Âli İmran: 181)

***

Dikkat edilsin ki “Türk İslam Birliği” bahane…
“Nil’den Fırat’a kadar Büyük İsrail Devleti” şahane…
Bir kere gaflet ettik , altı asırlık cihan devletimiz Osmanlı’yı içeriden, hainler eli ile yıktılar ve dört yüz sene idaremiz altında kalmış toprağımız Filistin’de bir İsrail terör devletini kurdular. Bir gaflet daha edersek bu sefer Nil’den Fırat’a kadar Büyük İsrail kurulacak… BOP’u da, GOP’u da, Arap Baharı’nı da, Dinler arası diyalog ihanetini de, bütün bunlarla aynı hedefe hizmet eden Adnan Oktar projesini de, bunların sahte kardeşlik türkülerini de, sahte kurtarıcılarını/mehdilerini/halifelerini de istemiyoruz. Yeniden Osmanlı olacaksak kendi liderlerimiz ve idaremizle olmak istiyoruz.  İvedilikle savcılarımızı göreve çağırıyoruz… İHANETİ ASLA AF ETMİYORUZ.

|Mehmet Fahri Sertkaya

  AkademiDergisi.com
  GercekAdnanOktar.blogspot.com 

Bozulmuş Tevrat’tan kan donduran sapıklıklar ve Adnan Oktar

adnan oktar, harun yahya, mossad, israil, muharref tevrat, israil ajanı,
Bozulmuş Tevrat’tan kan donduran sapıklıklar ve Adnan Oktar

Daha dün denilebilecek tarihe kadar gizli ve hain bir Yahudi olduğu, hem anne tarafından hem de baba tarafından Yahudi soyundan geldiği iddialarını yalanlayan, bu iddiaları dile getiren bizleri yalancılık ve müfterilikle suçlayan, uydurma bir şecere ile kendini Seyyid ilan eden sahtekar Adnan Oktar, art arda yaptığımız belgeli ve ispatlı/delilli yayınlarımızın ardından,  kendisine masonlar tarafından kurulan A9 TV’ye çıkıp “Yahudiyim. Ben-i  İsrailim.” Diye itiraf edip kabul etmek zorunda kaldı.

Biz şimdi ona, “E o zaman, bu güne kadar Yahudiliğini inkar ederken mi yalan  söylüyor ve sahtekarlık yapıyordun ve bizleri müfteri konumuna düşürüyordun,  Yoksa şimdi söylediklerin mi yalan? Yada senin kaç sözünden ve iddiandan kaçı doğru? Yada senin hayatındaki doğruları saysak kaç madde eder?” diye sorma gereği duymuyoruz.  Aslında Adnan Oktar’a harcanan her saniyenin heba olduğunu düşünüyoruz. Ama onu bir maskot bir sembol olarak kullanan Masonik, Sabetayist ve Kripto Yahudi kadronun kolay pes etmeyeceğini ve çok ama çok derin bağlantıları ile çok çok büyük ihanet projelerini uyguladıklarını gördükçe de bu çift kimlikli hainlerle mücadeleyi vazife biliyoruz.

Bu yetmiş küsur milyonluk ülkemizde, bunca milletimizi, istedikleri gibi sürüp sevk edebilecekleri koyunlar sınıfında , hatta daha basit bir ayarda görmelerinin ve herkesin önündeki aleni ihanetlerini  hala devam ettirmek istemelerinin faturalarını en kısa zamanda ve en ağır şekilde ödeyeceklerinden en ufak bir endişe duymuyoruz. Devletimizin istihbarat birimlerinin, emniyet güçlerinin ve özellikle yargı kurumlarının işlerini kolaylaştırmak adına bu çetenin bir ihanetini daha ilmi ve delilli olarak ispat etmek istiyoruz.
Bütün bu ispatlı paylaşımlarımızı inceleyecek olan resmi kurumlarımızın, bu kripto Yahudi çetenin, Müslüman kılığına girerek  ülkemizdeki Müslüman nüfusun inanç esaslarını Yahudilik ve İsrail menfaatine uygun şekilde değiştirmek istediklerini ve nüfuz/tesir ajanlığı yaptıklarını derhal göreceklerinden  de endişe duymuyoruz.

Türkçemizde güzel bir atasözü var; “Deveye sormuşlar boynun niye eğri diye. Nerem düzgün ki? Demiş” şeklinde. İşte Adnan’ı oynatan ve onu Mehdilik iddiası ile çok büyük ve sapkın bir akım kurmaya teşvik edenlerin, İslam dininin hemen her hususunu, hatta en temel ve en meşhur hususlarını bile bozmaya, eğriltmeye çalıştıkları, neredeyse düzgün bir husus bırakmayacakları görülüyor.   Tesettürü inkar, ameldeki dört hak mezhebi inkar, namazı üç vakite düşürmek, çırılçıplak namaza fetva vermek, affınıza sığınarak yazıyoruz ama cemaat içindeki kadın ve erkek müridlerin nikahsız olarak birbirleri ile anal ve oral ilişkiye girmelerine fetva vermek, bunu haram ve zina olarak görmemek, bu ilişki sırasında normal bir ilişki yapılmasına mani olmak için, yine cemaat mensubu birini bu ikiliye şahit tutmak.  Ve daha tek tek sadece konu başlıklarını yazsak yüzlerce madde tutacak türlü türlü sapıklık, sahtekarlık ve ihanet…

Biz bunca kasıtlı yanlışın arasında çok önemli gördüğümüz bir hususa dikkat çekmek istiyoruz. Son zamanlarda hemen her fırsatta, Kur’an-ı Kerim’deki manası apaçık ayeti inkar ederek, yine konu ile alakası olmayan ayetlere bilerek bozuk manalar vererek, şu anda Yahudilerin kutsal kitap olarak inandıkları bozulmuş Tevrat’ı bu Müslüman millete hak kitapmış gibi göstermek ve bunu da kendilerince Kur’an ile ispat etmek istiyorlar. Zaten İslam davasının içine sızmış gizli Yahudi cemaatinden de bu beklenir.  Aklımızın almadığı, bu arkadaşlar neyin kafasını yaşıyorlar da bu koskoca milleti, ülkemizdeki  bunca ilim ehli değerli kalem sahiplerini nasıl hiç sınıfına koyabiliyorlar ve bu projenin tutacağına ve bunca milleti kandırabileceklerine inanıyorlar.  

Bakınız, Allahü Teala, sadece şu ayette, Adnan Oktar’ın ve onu oynatan hain çetenin sahtekarlıklarını yüzlerine vuruyor ve Yahudilerin kendilerine Allah tarafından, Kur’an’dan önce gönderilen hak Tevrat’ı bozduklarını  ve şu anda ellerinde bulunan Tevrat’ın muharref/tahrif olunmuş/bozulmuş olduğunu bildiriyor.  "Artık (Ey mü'minler!) onların (Yahudilerin) size inanacaklarını umar mısınız? Halbuki onlardan (hahamlık eden) bir zümre vardır ki Allah'ın kelâmını (Tevrat'ı) dinlerlerdi de akılları aldıktan sonra onlar bunu bile bile tahrif (ve tağyir) ederlerdi (bozup değiştirirlerdi)." (Bakara Suresi, Ayet: 75)


Konu ile alakası olmayan ayetleri gündeme getirerek ve bunlara kasıtlı olarak yanlış mana vererek , milyonlarca temiz inançlı ehli sünnet müslümanının itikadını bozmak ve ebedi hayatlarını/saadetlerini çalmak ayrıca dünyada da büyük bir hezimete düşürmek isteyen Adnan Oktar ve çetesi, bu ayeti görmek bile istemiyor.  “Ama bakın, Kur’an’ın şu ayette bildirdiğini, Tevrat da şu kısımda bildiriyor. Birbirlerini tamamlıyor.” Mealinde cümleler kuruyorlar. Biz de diyoruz ki; “Tevrat,  Kur’an-ı Kerim gibi Allah’ın korumasında değildi. Yani Allahü Teala hak olan Tevrat’ın, Zebur’un ve İncil’in, zamanlarının insanları tarafından bozulmalarına müsaade etti ve bu da bir çeşit imtihan oldu . Ama Kur’an’ı koruyacağını bildirdi ve korudu. Koruyor. Koruyacak.  Tevrat’ın bozulması demek, illa  ayetlerinin tamamı bozuldu demek değildir. Bozulmuş Tevrat’ta da bazı ayetlerin gerçek ayetler olduğunu büyük İslam alimleri tesbit ve izah etmişlerdir. Ama geçelim bunların yani az sayıdaki ayetlerin bozulmamış oluşunu, bütün Tevrat bozulmamış olarak elimizde olsa bile hiçbir önemi yok. Zira Kur’an-ı kerim, kendisinden önce gelen bütün hak kitapları ve şeriatları nesh etti/hükümlerini kaldırdı. Daha da açık ifade ile de izah edersek, ‘Falanca yerde yapılan kazıdan şu kadar bin yıllık Tevrat bulundu. Bu bulunan Tevrat, Tevrat’ın bozulmamış hali.’ Deseler bile bizde hiçbir heyecan olmaz. Zira biz zaten elimizde olmasa bile Tevrat’ın bozulmamış haline, hak olan haline inanıyoruz ve elimize geçse bile onunla amel etmiyoruz. Çünkü Kur’an-ı Kerim, kendisinden önce gelen hak kitapların hükümlerini sonlandırdı. Mesele bu kadar açık ve net. Hazreti Peygamberimiz (s.a.v) ‘Vallahi Musa gökten aranıza inse ve siz beni bırakıp ona tabi olsanız dalalete/sapıklığa düşersiniz.’ Diye buyurdu ashabına… Hal böyle iken ve siz de bütün ama bütün Müslümanların ittifakla  1400 küsür senedir böyle inandıklarını biliyorken, bile bile yalancılık ve sahtekarlık yapmanızın sebeb-i hikmeti nedir? Sizden bunu talep eden merci kimdir? Mossad mı? Sanhedrin hahamları mı? Size yüz milyonlarca doları kara kaşınız, kara gözünüz için mi veriyorlar? Şimdi,  ispat edilebilen türlü türlü adi suçlarınıza, binbir çeşit yalan beyanlarınıza, türlü türlü ilmi sahtekarlığınıza, takım olarak gizli Yahudiler olduğunuza cevap veremeyip de bunları ispat edenlere haksız ve iftira niteliğinde davalar açmanızı size kim öğütlüyor?”

Bir de değerli okurlarımız!
Bu sahtekar ve kasıtlı olarak yalan ve ihanet ettikleri bin bir türlü ispat edilebilen kripto çetelenmenin bozulmadığını iddia ettikleri günümüzdeki Tevrat’a bir bakalım mı? İnceleyip görelim mi, ne kadar sapkınca inançların ayet diye konulduğunu ve görelim mi dünya üzerindeki terörün yüzde doksan dokuzunun sebebinin bu hahamlar tarafından bozulan ama Yahudiler tarafından hala hak kabul edilen Tevrat olduğunu? Ve görelim mi “Yahudiler bizim kardeşlerimiz. Tertemiz insanlar onlar. Peygamber soyu onlar.” Diyen ve her fırsatta on milyonlarca müslümanın itikadını bozmaya çalışan Adnan’ın ne denli pervasız bir yalancı ve hain olduğunu? Yalancılığını ve  hainliğini iddia etmenin hakaret değil hakikati ifade etmek olduğunu? Gizli Dünya Devleti isimli eserden alıntılıyoruz, İşte size muharref/bozulmuş Tevrat, işte size kardeş gibi gösterilmek istenilen Yahudilerin insanın kanını donduran, insanlık dışı sapkın inançları…

***

VAHŞET
Fanatik hahamlar, Tevrat'ı değiştirirken, kendilerinin üstün ırk olduğu düşüncesinin yanısıra, diğer bütün milletlere karşı kin, nefret ve intikam hislerini de Yahudi dinine sokmuşlardır. Bu kine dayalı sapık ideoloji, tarih boyunca, Yahudilerin, sayısız katliam ve vahşet eylemi yapmalarına sebep olmuştur.

"Ve Allah'ın Rab onları senin önünde ele vereceği ve sen onları vuracağın zaman; onları tamamen yok edeceksin; onlarla ahdetmeyeceksin ve onlara acımayacaksın." (Tevrat Tesniye Bölümü, 7/3)
"Şimdi git... onların herşeylerini tamamen yok et ve onları esirgeme; erkekten kadına, çocuktan emzikte olana kadar hepsini Öldür." (Tevrat, I.Samuel Bölümü, 15/3)

Değiştirilmiş Tevrat'ın içerdiği emirler, bildiğimiz dini kitaplardaki öğretilerden çok farklıdır. Asıl dinin emirleri adalet, sevgi, iyilik ve hoşgörü iken, Tevrat, pek çok sapıklığın övüldüğü ve emredildiği bir vahşet kaynağıdır. Ensest (aile içi cinsel ilişki), tecavüz, insan katliamı, işkence, üstün ırk inancı gibi pek çok sapkın görüş ve emirler Tevrat'ın içeriğini oluşturmaktadır.

Bu, kuşkusuz orijinal Tevrat'ın içinde olmayan fakat sonradan eklenmiş bölümlerden kaynaklanmaktadır.
Tevrat'ın büyük bölümünü yazanlar, Yahudi toplumunu bugün olduğu gibi Hz.Musa'dan sonraki dönemlerde de yönetmekte olan Kabbalist hahamlardır. Yahudilerin üstün ırk oldukları ve onlara ait olan dünyanın diğer milletler tarafından gasp edildiği inançlarının temelini Kabbala oluşturmaktadır.

Hahamların, Kabbala'nın içerdiği bu sapkın inanışlara olan bağlılığı, Tevrat'ı da bu görüşler doğrultusunda bozmalarına yol açmıştır.

İşte bu tahrifat, vahşeti Yahudi dininin bir gereği haline getirmiştir. Hahamlar fanatik ve sadist görüşlerinin tümünü Tevrat'a ustaca yerleştirmişlerdir. Bu sayede Yahudi dininin emirleri, asırlardır süren bir kin ve nefreti ve akıl almayacak katliamları içermektedir :

"İşte benden ve miras olarak sana milletleri, mülkün olarak yeryüzünün uçlarını da vereceğim. Onları demir çomakla kıracaksın; bir çömlekçi kabı gibi onları parçalayacaksın."  (Tevrat, Mezmurlar Bölümü 2/8-9)

"Ve Allah'ın Rabbin sana teslim edeceği bütün kavimleri bitireceksin, gözün onlara acımayacak. (Tevrat, Tesniye Bölümü, 7/16)

YAKMA

"Onları ateş yakacak. Alevlerin elinden canlarını kurtara­mayacaklar." (Tevrat, İşaya 47/14)
Tevrat'ın "acıklı ölümlerle ölecekler" (Yeremya Bölümü, 16/4) ifade­sinde anlattığı işkencelerden birisi de insanları yakarak öldürmedir. Tarihte siyonistler fırsat bulduklarında bu korkunç yöntemi uygulamışlardır.

KAN İÇME

"Et yeyin ve KAN İÇİN yiğitlerin etini yiyeceksiniz ve dünya beylerinin KANINI İÇECEKSİNİZ... SARHOŞ OLUNCAYA KADAR KAN İÇECEKSİNİZ" (Tevrat, Hezekiel Bölümü 39/18-20)

Said-i Nursi ve Nurculuk bir ihanet projesiydi. Aynı Adnan Oktar projesi gibi...

Said-i Nursi ve Nurculuk bir ihanet projesiydi. Aynı Adnan Oktar projesi gibi...
Said-i Nursi ve Nurculuk bir ihanet projesiydi. Aynı Adnan Oktar projesi gibi...

Said-i Nursi ve Nurculuk bir proje idi. Yabancı istihbarat örgütlerinin ve Vatikan'ın ve de masonluğun kontrolünde bir proje... Aynı günümüzdeki Adnan Oktar projesi gibi... Adnan Oktar ile Said arasında o kadar çok benzer noktalar var ki...
Artık Said-i Nursi'nin zır cahil biri olduğu, tescilli-raporlu bir deli olduğu bir çok ilmi meselede uydurma bilgiler yazıp söylediği, tartışmaya mahal vermeyecek şekilde net küfür ifadeleri yazdığı yada risalelerin çoğunu onun yazmadığı, ortada bir ekip çalışması olduğu, onun liderliğinde/piyonluğunda kurulan bu yeni cemaat eli ile ve uydurulan "Nurculuk" tabiri ile bundan onlarca yıl önce dinler arası diyalog ve "ortak din" projesinin/ihanetinintuşuna basıldığı, bu yüzden o risalelerde, 1. dünya savaşında bizimle harp ederken, bizim dinimize, vatanımıza ve canımıza kast etmiş iken geberttiğimiz  Hıristiyan askerleri için "şehid" ifadesinin kullanıldığı ve Said-iNursi(Said Okur)'nin bir sahtekar olduğu ispat edilmiştir. O'nun sahtekar olduğunu kabul edemeyenler bile en azından çeşitli İslam ve Türk düşmanı Kurumlar ve yapılanmalar tarafından kullanılan akıl sağlığı tam olarak yerinde olmayan biri olduğunu kabul etmek zorunda kalmışlardır. Meydana çıkan gerçekler, tarihi vesikalar, kendi yazdıkları, kendisi adına yazılanlar bu hususların tek tek ispatıdır.

Bir kaç sene sonra gerçekler daha net belgeler ve hatıralar ile her yerde, her sosyal platformda ve her blogdaherkesin önüne çıkacak ve inadi olarak bu sahtekarı savunanlar çok mahcup olacaklardır.
Aynı şekli ile Adnan Oktar projesi de ele alındığında meydana çıkan gerçek şaşırtıcı değildir. Oktar'ın da hayatına ve iddia ettiği davasına dair hemen her şey yalan ve sahtekarlıktır. Adnan Oktar'ın da hiç bir ilmi tedrisatı yok. İslam dininin en temel ilmi meselelerinden bile mahrum birisi. Aynı Said gibi Adnan Oktar da tescilli/resmi evraklı bir akıl hastası. Hatta Adnan Oktar'ın akıl hastalığı devletimizin sivil ve askeri yedi ayrı hastanesi tarafından ayrı ayrı yedi kere tescil edilecek kadar sağlam. Konusunda uzman müslüman hekimler tarafından da gerekli raporlarla teşhis ve tesbit edilecek kadar sağlam ve net.

Aynı Said-i Nursi de olduğu gibi bütün bu inanılmaz gerçeklere rağmen ortada Adnan Oktar/Harun Yahya adına basılıp yayınlanmış eserler var. Yine bir çok ilmi meselede, okuyucuyu küfre götürecek kadar yanlış bilgilerin kasıtlı olarak konulduğu ve üç yüzden fazla olduğu söylenilen bu eserlerin üç tanesini dahi Adnan Oktar yazmamış. Bu kadar kitabın içeriklerine vakıf olmasını geçtik, sözde kendisine ait olan sadece üç kitabından imtihana çekilse ve burada anlatılan meseleler kendisine sorulsa cevap veremeyeceğinden eminim. Nasıl mı eminim?

Çünkü bunun da delili mevcut. İzledim; Çok izlenilen bir TV kanalının çok izlenilen bir tartışma programına Adnan Oktar'ı çıkartmışlar ve "Şimdi siz, Darwinizmi ve Materyalizmi bitirmeye ve bunun karşısına da Yaratılışçılığı koymaya çalışıyorsunuz. Bunun mücadelesini veriyorsunuz. Pekiyi, bana yaratılışın dinen ispatını söyler misiniz?" sorusuna Adnan Oktar mahcup aynı zamanda tedirgin bir gülümseme ile"Yaratılışın ispatı imandır. Adem ile Havva'dan geldik. Allahü Teala bunu Kur'an'da haber veriyor."şeklinde kaçamak bir cevap veriyor. Ama karşısındaki sunucu kurt mu kurt. Öyle bırakır mı adamı... Hemen tekrar soruyor "Pekiyi bu gerçeği haber veren bir sure/ayet ismi veremez misiniz?" diye..

Cevaba bakınız; "Ezberimde yok. Ezberimde yok. Belki Oktar'ın bilgisayarı bize bu konuda yardımcı olabilir."

Oktar dediği Oktar Babuna isimli kişi de aslında Adnan Oktar'ın emrinde değil, O'nu oynatan ekipte olan ve aynı Adnan Oktar gibi anadan ve babadan gizli Yahudi olan birisi... Bakın dönen fırıldağa şimdi siz. Bizim zengin gizli Yahudi ve Sabetayist Yahudi ailelerin uşakları, yaşadıkları hayatın monotonluğundan sıkılmış olacaklar ki "Mücahidlik" ve "Mehdilik" oyunu oynamaya başlamışlar. Hem de İsrail istihbaratı MOSSAD'ın ve bütün dünya mason teşkilatlarını yöneten, İsrail terör ve işgal devletini de yöneten Sanhedrin hahamlarının (Yetmişler Meclisi'nin) kontrolünde... Hani gelip gelip Adnan'ı öpüp duran o İsrail'li hahamlar var ya, işte onlar şu meşhur Mason pramidinin üstten alta doğru üçüncü sırasındalar. Yani kelli felli adamlar. Gerçi arada daha düşük rütbede adamlar gelmiyor değil İsrail'den. Bir bakıyorsunuz gece yarısı İsrail'in ekonomi bakan yardımcısının başkanlığında bir Yahudi heyeti, 20 Ağustos 2012'de bir gecelik gizli bir ziyaret için Türkiye'ye geliyorlar. Bir Adnan Oktar'ı bir de Nevzat Yalçıntaş'ı görüp gidiyorlar. Neyse ki istemeseler de basına yakalanıyorlar.

Adnan malumunuz. Pekiyi Nevzat Yalçıntaş kim?
Oğlunu Sabetaysilerin Şişli Terakki okullarında okutmuş ve son bir kaç senedir Sabetayist olmakla suçlanan biri...

Denk mi geldi ne? Mutlaka tesadüftür(!) diyorum.



Said-i Nursi eli ile daha çok Hıristiyanlar "Dost", "Kardeş", "Cennetlik", "Müttefik" hatta inanılmaz bir şekilde "Şehid" olarak kabullendirilmek istenirken, Adnan Oktar eli ile şu anda bütün bunlara ek olarak Yahudiler de bu ayara sokulmak isteniliyor bizim zihinlerimizde/kabullenişlerimizde. Hani Kur'an'ın bunca ayetinde Yahudilerin gerçekte ne oldukları haber verilmemiş ve biz Müslümanlar ısrarla ikaz edilmemiş olsa, uyacağız Adnan Oktar'ın söylediği kardeşlik türküsüne ve açacağız gözümüzü Nil'den Fırat'a kadar hakim Büyük İsrail Devleti'ne...

"Olmaz canım o kadar da!" falan demeyin sakın. Bizden önceki kuşak da tam dört yüz sene bizim toprağımız olan Filistin'de bir Yahudi terör devleti kurulacağına ihtimal vermiyordu.

Ne güzel de söylüyor kendisine ezberletilen türküyü Adnan Oktar; "Yahudiler bizim kardeşlerimiz. Tertemiz insanlar onlar. Peygamber soyu onlar. İsrail'e atom bombası atanın gök kubbeyi başına yıkarız." diye... Eh, insan gizli bir Yahudi olup İslam davasının içine sızınca söylese söylese böyle bir türkü söyler de biz Türkiyeli müslümanların bu ihanet türküsüne sessiz kalıp alkışlamarını beklemeleri de biraz hayalperestlik olmaz mı?

Bir de kendisine ve kendisini oynatan tamamı Yahudi olduğu halde Müslüman gibi gözüken çetesine, tepki konulunca da kızıp soluğu yargıda alması ve dava açtığı kişilere daha şikayet dilekçelerinde bile türlü türlü iftiralar atması yok mu... Sevsinler, aman yesinler... Kedi canını senin. Ne hayali bir oyun kuruyorsun sen kendi çapında böyle? Bak benden söylemesi seni iyi motive etmişler de amiyane tabirle ifade etmek gerekirse epey de bir gazlamışlar. İnsan bu kadar aleni ve bu kadar yetersiz, birikimsiz bir ihanet projesine yetmiş küsür milyonluk bu Müslüman milletin tepkisiz kalacağına ve bu oyuna geleceğine inanabilir mi yahu?

Değirmenin suyu nereden gelir belli değil. Dönen paranın, yapılan masrafların haddi hesabı yok. İlk dönemlerinde şantaj ve tehditten elde ettikleri devasa meblağlar da bu denli bir ihanet projesinin maliyetini karşılamada çok küçük kalır. Neyse ki şu her şeyi itiraf eden ve bir anda ülkemizi bambaşka bir gündeme sokan haham Tuncay Güney, bu konuya da açıklık getirmiş. Emniyetteki, gizli kameraya da çekilen ve bir haber kanalında da yayımlanan ifadesinde bir çok "Vayyy" diyeceğimiz gerçekleri anlatırken "Adnan Oktar'ı da İsrail finanse ediyor. Siyonizmin karşıtı gibi gözükürken aslında Siyonizme hizmet ediyor." diyor. Vayyy ki ne vaayyy şimdi. Desene 1999'da Adnan Oktar'a Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük polisiye terör operasyonunu yapan devrin İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan meseleyi hiç abatmamış da yapılması gerekeni yapmış. Bir de "Adnan Oktar APO kadar tehlikeli biridir." diye basına açıklama yaptığı için kızıyorlardı adama... "E kardeşim peki Adnan Oktar ve suç örgütü, ihanet çetesi, bunca operasyonlardan ve davalardan nasıl kurtulmuş?" diye sorar gibi oldunuz değil mi? İşte meselenin burası tam bir Türk filmi... Ayrıca bir kitap hacminde incelenmesi gereken ve Türk hukuku denilen uygulamanın aslında Sabetayist guguku olduğunu tek başına ispat eden bir serüven. İşin bu tarafına da Müslüman hukukçularımız temas etsinler.

Öyle tahmin edebiliyorum ki bütün mesaisi, bütün hedefi Adnan Oktar'ın ihanet davasına hizmet etmek olan aktif bin kişi var. Bunların tamamı da gizli Yahudiler ve Sabetayistler. Aralarında tesettürlüler, çok Müslüman bilinen, etraflarında böyle tanınan aileler var. Açılan sosyal medya sayfa ve profilleri, web siteleri, bloglar ve nihayet TV kanalı... Büyük emek ve maliyet bunlar. Başka cemaat yada akımlarda olduğu gibi gönüllülük ve hizmet anlayışı ile dönen bir sistem de değil bu. Tam bir emir komuta sistemi var. Görevlendirilmiş yüzlerce Sabetayist genç, sözde İslami sayfaların başlarındalar. Bazen tesettürü inkar ediyorlar. Bazen hak mezhepleri. Bazen"Peygamberimiz çırılçıplak kadınların arasına girer ve onlara sohbet ederdi." diyecek kadar alçaklaşıyorlar. Adileşiyorlar. Tabii onlar için sorun yok. Zaten İslam'a gerçekten inanmıyorlar. İnandıkları bozulmuş Tevrat ve Musevilik, onlara, istedikleri her kılığa girebilme ve Yahudi olmayan herkese akıllarına gelen her ama her şeyi yapabilme hürriyeti veriyor. Yaptıkları kansız, ahlaksız, zalimce ve hain hareketlerden ahirette asla hesaba çekilmeyeceklerine inanıyorlar. Bunlar tam takım gizli Yahudiler, Sabetayistler ve Masonlar.  Zaten A9 ismini verdikleri kanalın logosu bile masonik bir anlam taşıyor.

Neyseki soy adı kanunu diye bir kanun çıkmış ülkemizde 1934 senesinde. Ve neyseki bu ahmak hainler isim ve soy isimlerinde bir takım şifreler kullanmayı tercih etmişler de şimdi gelişen iletişim teknolojisi ve özellikle de sosyal ağlar sayesinde bir kaç tıkla bütün şebeke ayın on dördü gibi karşımıza çıkıveriyor. Bakın nasıl da şifreler kullanmışlar.
-el
-al
-men
-man-
-er
-ar
-berk
-ül
-gen
-gan
-us
-sü
gibi ekleri büyük ustalıkla şifre olarak kullanmışlar. Örneklendirelim sosyal medyada Adnan Oktar davası güden gerçek isimler ile. Gerçek hainler ile;


***

Erdem Ertüzün
Hem -er'ler
hem de -tüzün özenle seçilmiş şifreler. Tabii o da sağlam bir Adnan'cı...

***


***



***

Liste böyle uzayıp gidiyor. Buraya böylece yüzlerce aktif Adnancının isim ve profillerini, kullandıkları Sabetayist şifreleri ile koymak mümkün. Bir bakın Adnan'ın mücadelesini veren şahıslara sanal medyada bu gözle ve görün siz de devasa ihanet şebekesini...

Nasip olursa önümüzdeki günlerde de Said isimli deli ve zır cahili bu millete Bediüzzaman olarak kabul ettiren Sabetayist-Kripto Yahudi-Masonik ve Yurt dışı istihbarat bağlantılı şebekeyi deşifre ederiz yine delillerimiz ile.

Siz siz olun, Akademi'de olun. Gerçekleri bulun ve bizim devletimizde, bizim topraklarımızda, bizden gözükerek bize bu denli büyük ihanetleri ve zulümleri eden bu hain güruhlardan hesap sorun. 
En kalın ve en sağlam zincir, en zayıf halkası kadar sağlamdır.

Hiç bir güç, halka rağmen, halkın tepkisine rağmen başarılı olamaz. Türk milleti bu hainleri nefesleri ile boğacaktır...

| Mehmet Fahri Sertkaya
AkademiDergisi.com

[Çok daha geniş malumat için www.gercekadnanoktar.blogspot.com ve www.gerceksaidinursi.blogspot.com vewww.gercekfethullahgulen.blogspot.com adreslerine bakılabilir. www.sabetayistlik.blogspot.com adresinden de Sabetayist gizli Yahudi hainler hakkında ayrıntılı bilgi alınabilir.)

Türkiye'de Masonluk Sabetaycıların kontrolündedir. İşte dev Sabetayist Mason listesi

Türkiye'de Masonluk Sabetaycıların kontrolündedir. İşte dev Sabetayist Mason listesi
Türkiye'de Masonluk Sabetaycıların kontrolündedir. İşte dev Sabetayist Mason listesi


Masonluk en özet ifade ile, dünya hakimiyeti kurmak için güçleri paraları olan ama yeterli nüfusları olmayan ve güçlerini daha da artırmak isteyen Yahudilerin, Yahudi olmayanları Yahudiliğe hizmet gayesi doğrultusunda kullandıkları taşeron örgütlenmedir.

Masonlar güç ve para için mason oluyorlar ama bu arada Yahudiliğe, Yahudilerin menfaatlerine çalışmış oluyorlar. Zira patronlar her zaman Yahudiler.

Dünyadaki bütün masonik örgütlenmeleri gerçekten Yahudi olanlar yönetiyorlar. Türkiye'de Masonluk eziciçoğunlukla Sabetaycı Yahudiler tarafından yönetiliyor. Sabetaycılıktan mahkeme kararı ile Museviliğe geçen Ilgaz Zorlu'nun, cemaati içerden bilen biri olarak söylediği şu ki "Türkiye'de Masonluk Sabetaycıların Kapâni kolunun kontrolünde."

Şimdi onlar, yine bir Yahudi olan Adnan Oktar'a açıktan ve çok büyük destek veriyorlar. Adnan Oktar üzerinden kurmaya çalıştıkları tuzaklar öyle ufak tefek şeyler değil. Çok büyük planlarını uygulamaya döküyorlar.
Gerek Sabetayist Yahudiler ile bozulmuş Tevrat'a inanan Museviler arasında, gerekse de Sabetayistlerin üç farklı kolu arasında iç mücadele ve sorunlar yok değil. Aslında ülkemizde ve dünyada yaşanan bir çok sorunun temelinde bunların birbirleri ile çekişmesi hatta birbirlerini kırması var diyebiliriz. Akademi olarak biz, bu hain güruhun deşifre olması ve ihanetsiz, huzurlu, güvenli bir Türkiye'nin oluşabilmesi için, Türkiye masonlarından Sabetayist ve üst düzey olanların bazılarının isimlerini ve kullandıkları şifreleri vererek bu konuda araştırma yapacak Müslüman gençlere ön ayak olmak istedik. İnanıyoruz ki gençlerimiz, araştırmacılarımız bu hususu daha derinleştirecekler ve o zaman yüz yılı aşkın süredir önümüzde aşılmaz engel gibi duran pek çok milli sorunumuz bir kaç gün içinde aşılmış olacaktır. Türkiye'nin en büyük sorunu PKK değil Sabetayist ihanettir. Zaten PKK da bir anlamda Sabetayistlerin kontrolündedir.


İşte Türkiye'de Masonluğu ve Yahudi ırk ve dininden olmayan Masonları kontrol eden ama kendilerini Türk ve Müslüman gibi gösteren Sabetaycı Masonik kadrodan seçmeler;

İpin ucu MOSSAD'da ve Sanhedrin Hahamlarında... Adnan Oktar mağdurları için örnek bir savunma.

İpin ucu MOSSAD'da ve Sanhedrin Hahamlarında... Adnan Oktar mağdurları için örnek bir savunma.
İpin ucu MOSSAD'da ve Sanhedrin Hahamlarında... Adnan Oktar mağdurları için örnek bir savunma. 

Adnan Oktar’ı şahsen tanımam. Kendisini Harun Yahya müstear ismi ile yayınlanan CD’lerinden ve kitaplarından duyar ve takip etmeye çalışırdım. Bu kitap ve CD’lerde, İslama ve milletimize, devletimize  hizmet eden bir görüntüsü olmasına ve kitaplarının ve CD’lerinin çoğunun ücretsiz ya da maliyetine dağıtılıyor olmasına rağmen, sürekli kendisinden şüphe ettirecek bir hareket tarzı ile hazırlanmış olduğunu görmemek imkansızdı. Bu şüphelerime rağmen, ilk dönemde iyi niyetimle hareket edip, ben de milletime kültürel ve manevi anlamda hizmet etmek için bu şahsın CD’lerini elimdeki imkanları kullanarak kopyalar ve maliyetine dağıtırdım. Ama bir süre sonra, kendisi hakkında ciddi araştırma yapıp kalben mutmain olarak, şüphelerimi izale ederek hareket etmek istedim.

Gazete arşivlerinde ve internet siteleri arşivlerinde yaptığım araştırmalarda, biz yeni kuşak gençlerden gizlenilmek istenilen ve bize gösterilenin zıddında kapkara, şaibeli, vatana, millete ve devlete ihanet içerisinde olan bir Adnan Oktar ve çetesi olduğunu gördüm. Benim ilk dönemde aldandığım gibi birçok gencin de aldanabileceğini ve gerçekleri göremeyeceğini tahmin ederek şahsi bloglarımda bu bilgileri paylaşmak istedim.

Ulaştığım bilgiler, Vatana ve millete hizmet eden, milletimizin kültürel anlamda yükselmesini hedefleyen Adnan Oktar görüntüsünün dışında, gerçekte buna tam anlamı ile ters bir Adnan Oktar olduğunu gösterdi. Hepsini ülkemizin saygın gazete ve dergilerinden elde ettiğim ve tek tek ispat edebileceğim ve şahsi yoruma tabi tutmadan bloğumda yayınladığım bu bilgilere göre;
- Adnan Oktar “APO kadar tehlikeli, dış güçlerce kullanılan birisidir.” Bu ifade dönemin İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan’a aittir. Tantan, Adnan Oktar ve çetesine karşı yapılan, Cumhuriyet tarihinin en büyük polisiye terör operasyonunun emrini vermiştir. Bu operasyona özel eğitimli tam iki bin polis katılmıştır. Adnan Oktar DGM’de yargılanmış ama kilit adam Bahadır Güven’i tam on sene adalet mekanizmalarından kaçırarak ve davaları sinsice zaman aşımına uğratarak, haksız ve hukuksuz olarak serbest kalmıştır.
-Yine dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Sayın Hasan Özdemir’in ifadesi ile Adnan Oktar ve grubu, “Şantajcı, pislik ve çetecidirler.” Sayın Özdemir bu ifadeleri basın açıklaması olarak telaffuz etmiş ve ülkemizin en büyük ve en saygın gazeteleri bunu “En büyük şantaj çetesine gece yarısı baskını.” Ve “Nihayet” gibi başlıklarla haber yapmışlardır. Her paylaşımımda olduğu gibi hiçbir yoruma tabi tutmadan bunları da yayınlamaktan, altına da ilgili gazetenin tarihini ya da internet sitesindeki ilgili sayfanın linkini koymaktan başka bir şey yapmadım
-Yine, basın arşivinden de ulaşılabilinen bilgilere göre, Adnan Oktar, Paranoyak, Şizofren ve Megalomandır. Devletimizin sivil ve askeri olmak üzere, yedi ayrı hastanesi Adnan Oktar’a ayrı ayrı yedi kere “Akıl sağlığı yerinde değildir.” Raporu vermişlerdir. Yaklaşık on ay boyunca akıl hastanesinde müşahade altında tutulmuştur. Yine, ülkemizin, alanında otorite kabul edilen saygın bilim adamlarından sayın Doç. Dr. Sefa Saygılı’nın hususi olarak verdiği rapora göre de, Adnan Oktar, kendinin Müslümanlarca geleceği beklenen“Mehdi” olduğuna inanmış, Ankara’dan İstanbul’a taşındığı gün, Boğaz’da yanan geminin, “Tanrı’nın kendisini selamlaması olduğunu” iddia edebilecek derecede akli melekelerini kaybetmiş bir Paranoyaktır. (İlgili belgeler ve linkler yine davaya söz konusu olan bloğumda mevcuttur.)
-Adnan Oktar, yine basın arşivine yansımış ama günümüzde gizlemeye çalıştığı gerçeklere göre, kapkaranlık geçmişi olan biridir. Bu karanlık geçmişinin gerçek olduğunun en büyük ispatı, kendisine yapılan polis operasyonunun ardından gözaltına alındığında yaptığı itiraflardır. Bu itiraflara göre; Adnan Oktar, manevi duygularını sui istimal ederek aldattığı gençlere her türlü fenalığı yapmış, onları madden, manen ve cinsel anlamda sömürmüş ve köleler haline getirmiş, onların imkanlarını kendini ve çetesini kuvvetlendirmenin bir aracı haline getirmiştir. Bir çok genç kız ve erkek müridi, cinsi anlamda bir sapkınlığa sürüklenmiş, İslam’ın en temel esasları bu çete tarafından kendi kafalarına göre değiştirilerek, sapıklıklarına meşruiyet kazandırılmak istenmiştir.

Gizli tanık olarak ifade veren bir Adnan Oktar mağduru genç kızın ifadelerine göre, gruba katılan genç kızlardan, cemaat mensubu erkeklerle ilişkiye girmeleri talep edilmiş, bu yönde baskılar yapılmış ve “Siz günah işlemiyorsunuz. Ulvi bir hizmet yapıyorsunuz.” Denilecek kadar adileşilmiştir. 
Bu genç kız, bu yöndeki baskılar yüzünden istemeyerek tam 42 kişi ile cinsel ilişkiye girdiğini, Adnan Oktar’ın gruba katılan genç kızları çırıl çıplak soyarak elle kontrol ettiğini, bir çok kimse ile gayri meşru ilişkiye girdiğini ama cemaate bağlı erkeklere normal seks izni vermediğini, ancak oral ve anal sekse fetva verdiğini, oral ve anal ilişkinin günah olmadığı fetvasını verdiğini, cemaat mensubu kadınları ablalarkardeşlercariyeler ve motorlargibi kısımlara ayırdığını, motor denilen mensupların kendisinden istendiğinde cemaat mensubu bütün erkekler ile ilişkiye zorlandığını ve bütün bunların islam’da yeri olmamasına rağmen mensupların dini inançları, manevi duyguları sui istimal edilerek yapıldığını itiraf ve iddia etmiştir.

Aynı şekilde bir çok gizli ve açık tanık da bu şekilde mağdur edildikleri ve bu bilgilerin doğru olduğu yönünde ifade vermişlerdir. Bütün bu sapkınlıklara ve rezilliklere rağmen Adnan Oktar hiç bir zaman mahkum edilememiştir. Adnan Oktar’ın Müslümanları sinsice ve Müslüman gibi gözüküp aldatarak, ensest ilişkiye sevk edecek sapıkça açıklamalarını youtube’da kolaylıkla bulmak mümkündür. Türk ahlak yapısının ve aile yapısının korunması ve böylelikle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bekasının korunması için Adnan Oktar ve çetesi devletimizin uzman bilirkişileri tarafından en ince detaya kadar incelenmeli ve gereği yapılmalıdır.

Adnan Oktar, basının ele geçirip yayınladığı polisteki ifadesinde, bunları ve bir çok adi suçlarını itiraf etmiştir. Durum bu derecede vahim iken ve bu yapılanma daha da güçlenerek daha büyük bir toplumsal sorun ve devlet güvenliğini tehdit edecek derece büyük bir sapık cemaat ya da tarikat halini alıyorken, bunları halkın önüne çıkartıp halkı bu tehlikelere karşı uyaran bendenizin suç işlediğini iddia etmek kelimenin tam anlamı ile iftira niteliği taşımaktadır. Bendeniz, bunları, kaynaklarını da vererek şahsi bloglarımda yayınlamaktan başka bir şey yapmadım. Kendimi adalet mekanizmalarının yerine koymadım. Kimseye yargısız infaz yapmadım. Karalama yapmadım. Devletimizin uzmanlarının yedi kere ayrı ayrı deli raporu verdiği bir kimseye deli demenin de suç veya karalama olduğunu düşünmedim. Düşünemem. Bunu da insanların özürleri ile dalga geçmek  için değil, Adnan Oktar’ı “hoca” yada “mehdi” diye kabul eden saf/temiz niyetli insanları durumun vehametinden haberdar etmek ve bu deliyi oynatanların tuzaklarından korumak için yaptım. Hali hazırda binlerce aile Adnan Oktar’ın bu hareketlerinden dolayı mağdur olmuş ve evlatlarını yaşarken kaybetmişken, bu ikazları ve paylaşımlarımı, yerine getirilmesi  zaruri  bir ferdi mesuliyet olarak kabul ettim.

Zaten çekirdek/has kadrosunun çoğu, kendisi gibi gizli Yahudi ve Sabetayist olan Adnan Oktar’ın gerçek anlamda Türk milletinin geleceğinin, maddi ve manevi kuvvetinin, devletimizin bekasının; halkın sağlıklı bir karakter yapısı olmasına bağlı olduğu gibi dertleri/sıkıntıları yoktur. Kendilerini millete hizmet ediyormuş gibi göstererek tam aksine, bu kavramlara ve toplumsal müesseselere savaş açmışlardır. Her zaman Makyavelist bir hareket tarzı ile hareket edip “zafere ulaşmak için her yol meşrudur.” Diyecek kadar adileşen tipik bir Yahudi dava anlayışını sergilemektedirler. Bu ifadelerim de Yahudi karşıtlığı olarak değerlendirilmemelidir. Yahudilerin ekserisinin, bulundukları ülkelerde gerçek kimlikleri ile değil de içinde bulundukları toplumların kimlikleri ile yaşadıkları, buna rağmen kendi Yahudi menfaatlerine göre hareket edip bu toplumlara ihanet ettikleri, hatta bu ihanetlerinde sınır tanımadıkları, akla gelen her yöntemi meşru kabul ettikleri, Makyavelist oldukları, tarih boyunca binlerce kere ispat edilmiş  gerçeklerdir. Şu anda söz konusu olan Adnan Oktar meselesi de bunların tipik bir tekrarından başka bir şey değildir.

Bloğumda yaptığım bir paylaşımda, tek tek isimlerini vererek ispat ettiğim gibi Adnan Oktar’ın yakın çalışma arkadaşları, hep gizli Yahudiler ve Sabetayistlerdir. Bunlardan deşifre olan bazılarının, “Biz döndük, gerçekten Müslüman olduk.” Açıklamaları gerçeği yansıtmamaktadır. Zira aynası iştir kişinin lafa bakılmaz. Yaptıkları bütün hareketler, gayretler, bilinçli olarak yapılıyor ve Türkiye’deki Müslümanlar arasında sapkın, çok büyük bir akım çıkartılarak, “Mehdilik” aldatmacası ile Türkiye kamuoyunun İsrail’in güvenliğine ve Büyük İsrail’in kurulmasına, Büyük Ortadoğu projesi’ne uygun olarak düzenlenmesi, manipüle edilmesi amaçlanıyor. Zira bu Kripto Yahudilerin hedeflerine göre 1997 yılında, Nil Nehrinden Fırat Nehrine kadar, ülkemizin Güneydoğu topraklarının da sınırları içinde kaldığı Büyük İsrail Devleti’nin kurulması gerekiyordu.

Yeri geldiğinde “İsrail’e atom bombası atanın, gökkubeyi başına yıkarız.” Ve “Yahudiler bizim kardeşlerimiz, tertemiz insanlar onlar, peygamber soyu onlar. Bizim kaynaklarımız Kur’an ve Tevrat’tır.” Tarzında samimiyetten uzak ve temel İslami hükümlere bile zıt ve tamamen politik/siyasi amaçlı açıklamalar da Adnan Oktar ve gizli Yahudi çetesinin mensupları tarafından yapılıyor. Her meselede, halkın böyle bir talebi olmamasına rağmen, kameralar önüne geçerek, devlet lideri veya yetkilisi edası ile açıklamalar yapılmakta ve Türk toplumu üzerinde nüfuz sağlanmaya çalışılmaktadır. Halbuki tertemiz olan geçmişteki Yahudiler ile, şimdi terör faaliyetleri ile İsrail’i kuran ve yine devlet terörü ile bu devleti ayakta tutmaya çalışan Yahudileri hangi samimi Müslüman bir tutabilir? “Filistin’li çocukların kanlarını içmek istiyorum.” Diye açıklama yapan, Kapodakya’ya kadar topraklarımızın da içinde kaldığı alanı kendi vatanları(vaad edilmiş topraklar) ilan edip alacaklarını açıklayan Yahudiler, nasıl Türk toplumuna kardeş/dost/müttefik olarak gösterilebilir? İzah edilmeye çalışılan mesele budur. Bu bir istihbari, hain çalışma değildir de nedir? Bu aynı zamanda bir nüfuz casusluğudur. Adnan Oktar ve yapılanması tamamen İsrail ve Mossad kontrolünde hareket eden, sinsice Müslüman gözüken ve aslında gizli Yahudilerden oluşan ve Türkleri aldatan bir yapılanmadır.

Adnan Oktar ismi, Ergenekon davasında “İsrail’in adamı.” Ve “Siyonizme karşı mücadele veriyor gözükürken aslında Siyonizmin reklamını yapan ajan.”, “İsrail tarafından finanse edilen kişi.” Olarak geçmiştir. Hala daha soy isminin “Oktar” mı yoksa “Arslanoğulları” mı olduğu, şayet gerçek soy ismi “Arslanoğulları” ise neden “Oktar” ı seçtiği, kendisini sembol gibi kullanıp oynatanlardan biri olan Sabetayist Oktar Babuna’nın isminin de Oktar olmasının tesadüf olup olmadığı, Oktar kelimesinin Türkiye’de yaşayan Kripto Yahudiler tarafından birbirlerini tanımak yolunda kullanılan bir  şifre olarak kullanılıp kullanılmadığı yönündeki soru işaretlerine cevap vermeyi tercih etmemişlerdir. Aynı şekilde Oktar Babuna’nın iddia edildiği gibi ilik kanseri olup olmadığı, bu bahane ile toplanılan 120 bin kan örneklerinin ne olduğu, kan örneği veren iyi niyetli yardımsever bazı vatandaşlarımızın telefonla aranarak “İlik nakli için uygun değilsiniz. Ama isterseniz organ nakli yapabilirsiniz. Organ verebilirsiniz” Denilip denilmediği de resmi makamlarca araştırılmamıştır. Halbuki devrin vazife başındaki sağlık bakanı bile bu hususta şikayetçi olmuş ve kamuoyunu ikaz etmiştir. Bazı vatandaşların, basına da yansıyan bu iddiaları/suçlamaları da unutturulmuştur. Bütün bunlar ve benzeri binlerce durum, kurulacak bir bilirkişi heyeti/yetkili kurul ya da özel yetkili mahkeme ile derhal gün yüzüne çıkartılması gereken ve devletimizin, vatanımızın bölünmez bütünlüğünü ilgilendiren hayati ehemmiyete sahip soru işaretleridir. Dünya genelinde Organ ticaretinin, Yahudi hahamlarının kontrollerinde olduğu, ispat edilmiş ve göz önünde bulundurulması gereken bir gerçektir. Sadece bu akıl almaz zenginliklerinin nereden kaynaklandığı sorusunun cevabı araştırıldığında bile çok kısa sürede çok vahim gerçeklere ulaşılabilecektir. Yukarıda da zikrettiğim gibi bunların dava anlayışları Makyavelisttir. İftira, yalan, karalama, şantaj, cinayet, tehdit, organ ticareti, uyuşturucu ve insan ticareti de dahil akla gelen herhangi bir kötü hareketlerinden kendilerine manevi bir mesuliyet olmadığına, bu hareketlerinden hesaba çekilmeyeceklerine, Goyimlerin(Yahudi olmayan bütün diğer milletlerin) insan bile olmadıklarına, kendilerine hizmet etmesi gereken kır hayvanları mesabesinde olduklarına inanmaktadırlar. Tarifi mümkün olmayan bu denli adi hareket tarzlarının temel dayanak noktası da bu sapkınca inançlarıdır. Bu sapkın inançları o kadar dehşet verici hallere ulaşmıştır ki, insan kanı içmeyi, diri diri insan yakmayı, bebekleri katl etmeyi dahi ibadet sayabilmişlerdir. Bunlar için Yahudi olmayanların hiçbir hak ve hürriyeti yoktur.

Zaten 7 kere deli raporlu Adnan Oktar, sadece bir maskot/sembol olarak halkın huzuruna çıkartılmakta ve kendisini bu gizli Yahudi ekip oynatmaktadır. Üç yüzden fazla kitabın yazarı olduğu iddia edilmesine rağmen Adnan Oktar en temel İslami ilimlerden bile yoksundur. Bunu, zikrettiğimiz Emniyetteki ifadesinde de kendi ağzı ile söylemiş ve kabul etmiştir. Yine yaklaşık bir saat süren ifadesinin başında Arapça bildiğini ifade etmiş, ifadenin sonuna doğru ise Arapça bilmediğini ve hiçbir dini eğitiminin olmadığını, şantaj yaptığını, müridleri ile aşk yaşadığını söylemiştir. Hafızası bir saat önce ne yalan söylediğini hatırlayamayacak derecede sıkıntılıdır. Rahatsızdır. Yine bir televizyon kanalında, yaratılışı ispat edip Darwinizmi çökerten biri olarak topluma lanse edildiği halde, yaratılışı ispat eden bir tek ayet meali olsun okuyamamış ve kendisinin ve kendisini oynatan yapılanmanın her ama her konuda iki yüzlü, samimiyetsiz ve haince hareket ettiklerini ispat etmiştir. Temiz niyetli Türkiye Müslümanlarına Materyalizmi bitiren bir kahraman gibi tanıtılan Adnan Oktar, hiçbir zaman Materyalizmi savunan profesörlerin “Karşıma çık canlı yayında tartışalım.” Taleplerine olumlu yanıt verememiştir. Bu profesörlerin bazılarının dünyaca meşhur internet sitelerine Türkiye’den erişim yasağı koydurtmuştur. Adnan Oktar’ın bu yasaklatma hareketleri artık bir sansür halini almıştır. Bu yasaklatma kararlarının bir çoğunun isabetsiz olduğu da ülkemizin ünlü hukukçuları tarafından basına/halka gerekçeleri ile izah edilmiştir. Aynı şekilde Adnan Oktar, geçmişte kendi cemaatine mensup olup da daha sonra ayrılan gençlerin telefonla olsun programına katılmalarına, savunma haklarını kullanmalarına asla müsaade etmemiştir. Bir önemli nokta da, kendisine hakaret edildiği iddiası ile herkesi dava eden ve sitelerini yasaklatan Adnan Oktar’ın, kendi TV kanalında izleyicilerinin bir kısmına, muhaliflerine, kendisini haklı gerekçelerle eleştiren bir çok isme,  çok edepsiz, seviyesiz, bayağı kelimeler ile hakaret etmesidir. “ulan”, “Amerikan bizonu”, “Bayat turşu gibi herifler.” “Ahmak.”“Cahil”, “İt herif”, “Köpek seni” gibi kelimeler ve kendi bozuk psikolojisi ile benzeri şekilde türettiği acayip kelimeler ile her tarafa hakaretler savurduğu, kendisini izleyen  herkesçe bilinen gerçeklerdir. Yine, bendenizi, şahsıma iftira atarak, kanaat önderlerine hakaret etmekle suçlayan Adnan Oktar’ın, Türkiye’deki Müslümanların istisnasız tamamı tarafından büyük alim ve dava adamı tanınan Merhum Mustafa Sabri Efendi hakkında, Kendi A9 TV’da, canlı yayında dakikalarca yaptığı hakaretler kendi TV arşivinden ulaşılabilecek misallerdendir. Adnan Oktar, neresinden tutulursa elinizde kalan kokuşmuş bir isimdir. Ekibi de aynı kendisi gibidir. Yapılan araştırmalar sonucunda Emniyet eski müdürü Sayın Hasan Özdemir’in “Çeteci bunlar, Şantajcı bunlar, pislik bunlar.” İfadelerinin ne kadar isabetli olduğu görülecektir.

Üzerinde kendi ismi bulunan kitaplarının tamamının ABD ve Avrupa’da yayınlanan telif eserlerin  tercümeleri olduğu ve bunların bile üçkağıt, intihal/edebi hırsızlık olduğu da ispat edilmiştir. Tercümelerin üzerine kendi ismini basarak yayınlamıştır. Abartısız yüzlerce telif eseri sahtekarlıkla çalmıştır. Kendisinin yazdığı iddia edilen bu kitaplardaki bilgilere, konulara kendisi vakıf değildir. Zaten bu ekibin baştan sona yaptığı hırsızlık, şantaj, çetecilik, tehdit, mikro kameralar ile seks tuzakları v.b. adi suçlardır. Mikro kameralı seks tuzaklarında kullandıkları Serkan Çiminli isimli bir adamları da vurularak öldürülmüştür.

11. Kattan atlamak ya da Boğaz köprüsünden atlamak sureti ile intihar ettiği iddia edilen birçok bağlılarının/müridlerinin de gerçekten intihar etmedikleri, örgütten/çeteden ayrıldıkları için infaz edildikleri iddia edilmiştir. Diğer bütün konularda olduğu gibi bu konularda da Adnan Oktar ve çetesinin üzerlerine gidilememiştir. İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan ve Emniyet Müdürü Hasan Özdemir bile sonraki süreçte haksız davalara, suçlamalara boğulmuş ve çok sıkıntı çektirilmişlerdir. Oktar’a ve onu oynatan çeteye bu gücü dünya Masonluğunun ve uluslar arası çapta etkili Yahudi lobilerinin verdiği iddiaları ayyuka çıkmıştır. Zaten geçen sene kurdukları A9 TV adlı televizyon kanallarına, uluslar arası çapta Mason üstad-ı azamlarını çıkartarak kendilerini kimlerin desteklediklerini kendi kendilerine itiraf etmiş olmuşlardır. Bu programlardan birine katılan üstad Masonlar, Adnan Oktar’a tam destek verdiklerini bir gövde gösterisi şeklinde açıklamışlardır.

Devletimizin Başbakanlarından Mesut Yılmaz’a, önemli siyasetçi ve milletvekillerine, bürokratlara ve gazetecilere uzanan geniş yelpazede, bambaşka anlayış ve fikriyatın insanlarının tamamına şantaj yaptıklarını, kurdukları Bilim Araştırma Vakfı (BAV)’nı bu adi işlerinin merkezi haline getirdiklerini Adnan Oktar kendisi itiraf etmiştir. Aynı, cemaatten ayrılanları rezil rüsva, perişan etmek gibi prensipleri olduğunu itiraf etmesi gibi… Bu şantajlara, iftira ve karalamalarına karşı sayın Fatih Altaylı’nın ve dik duruş sergileyebilmiş birkaç istisna Türk vatandaşının verdiği hukuk mücadelesine bakılabilir. Zaten Adnan Oktar’ın kendisine ve çetesine polis operasyonu yapılmasının sebebi de yine herkese yaptıkları gibi zamanın DYP milletvekili Sayın Celal Adan’a da seks tuzağı yapmak istemeleridir. Buna teşebbüs ettiklerinde lüks bir otelde Celal Adan’ın adamları ile Oktar’ı oynatanların adamları kavga etmişler, sonra Sayın Adan’ın şikayeti ile hadisenin polise ve DGM’ye intikal etmesinin ardından yapılan operasyonlar ve bu operasyonlar sonucunda göz altına alındıklarında verdikleri kendi ifadeleri sonucu bütün bu pis/hain yüzleri meydana çıkmıştır.

Adnan Oktar’ın buz dağının görünen yüzü olduğu, onu oynatan güçlerin uluslar arası bir Yahudi lobisi olduğu, izah edildiği gibi bilerek ve istenerek birçok İslami hükmün değiştirildiği, bu değiştirmelerde hedefin ne olabileceği, bilirkişi titizliğinde araştırıldığında sonuçta karşımıza Büyük İsrail projesinin çıktığı, Oktar ve Onu oynatan çetenin MOSSAD korumasında olduğu, hareket tarzı ve strateji anlamında israil’in Sanhedrin hahamlarının kontrollerinde oldukları, Masonik bağlantılarını kullanarak binlerce siteyi haksız yere kapattırdıkları ve site yöneticilerini haksız sıkıntılara soktukları, yapılacak ciddi tetkiklerle meydana çıkartılabilecektir. Zaten kendisine polis operasyonu emrini veren dönemin İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan’ın, partisinin gurup toplantısında o zaman yaptığı açıklamada, “Adnan Oktar APO kadar tehlikelidir. İş hukuka intikal ettiğinde ve gerçekler meydana çıktığında ne demek istediğimi ve neden bu kadar büyük ve sert bir polis operasyonu yapıldığını daha iyi anlayacaksınız.” Mealindeki açıklaması göz önünde bulundurulmalıdır. Ve sayın Sadettin Tantan bu davaya çağrılarak neler bildiğini açıklaması istenmelidir.

Bloğumda paylaştıklarım kısaca özetlemeye çalıştığım bu ihanet ve adilik tablosunun gazete ve dergilere yansımış arşivlerinden başka bir şey değildir. Ve her paylaşımın altına da gerekli link ya da gazete adı ve tarihi kaynak olarak verilmiştir.

Adnan Oktar ve onu oynatan dış destekli Masonik ve Yahudi çete, bütün bu çirkin yüzlerini gizlemek ve çok emek ve para harcadıkları bu hain projelerini sonuçlandırıp gerçekleştirmek için, son dönemde iyice popüler olan sosyal paylaşım sitelerinde, bunları paylaşan her vatansever ve samimi Türk gencini, yasal anlamda kıskaca alıp sıkıntı vermek ve bezdirmek için, iftiralara varan adi hareketlerle dava yağmuruna tutmaktadırlar. Abartısız binlerce sayfa ve site yöneticisi  Adnan Oktar tarafından dava edilmiştir. Bunların içinde elbetteki hakaret ve suç unsuru taşıyan ve haklı olarak dava açılanlar da vardır. Lakin bu grup, haklarında yapılan yorumsuz, haber tarzındaki paylaşımları da ya da en ufak bir tenkidi de bir suç kabul ederek derhal dava açmaktadırlar. Özellikle son bir sene içerisinde bu haksız davalar ile site ve sayfa yöneticileri haksız olarak korkutulmuş ve yüz binlerce paylaşım kaldırılmıştır. (Sadece bir siteden aleyhindeki tam on bin yorum/paylaşım kaldırılmıştır) Davalar ise dikkat çekici olarak hep aynı mahkemelerde ve aynı hakimlerde görülmektedir. (Bu hususta Vatan gazetesinin internet sitesinin kapatılması haberinde yeterli bilgi mevcuttur. Bloğumda kolayca bulunabilir.)

 Şahsıma ait bloglarımda kendisine dair hiçbir karalama, küçük düşürme, hakaret gibi suçların bulunmadığını gördüklerinden, bendenizi devlet büyüklerimize ve kanaat önderlerine hakaret ettiğim iddiası ile şikayet etmişlerdir. Hatta gerçek olmadığını çok net bilmelerine rağmen bendenizi suç örgütü kurmak, çete liderliği yapmak ve devletimizin manevi şahsiyetini tahkir etmekle suçlamışlardır. Ben dahil olmak üzere şikayetçi oldukları kişilere karşı hazırladıkları şikayet dilekçelerinde de türlü türlü sahtekarlık yapmaktan geri durmamışlardır. Tek başına bu hareketleri bile suçtur ve nasıl bir iki yüzlülük ve sahtekarlık ile hareket ettiklerinin en net delillerindendir.  Bloglarımda yayınladığım paylaşımlarımın tümü ve kanaat önderlerine dair eleştiri içeren paylaşımların tümü, ülkemizin ciddi akademik seviyeli, her biri alanında ya Prof. Ya da doçent olan tarihçilerimizin ya da İslami ilimlerde ehil kişilerin yazdığı ve yine ülkemizde serbestçe basılı olarak yayınlanan ciddi ve meşhur tarih dergilerinden, gazetelerden ve internet sitelerinden alınmış yazılar/makaleler/araştırmalardır. Aynı şekilde, yurtdışındaki saygın ilim adamları ve köşe yazarlarından alınmış makalelerdir. Eleştiri ile hakareti birbirinden ayırabilecek olan bu Adnan Oktar ve onu oynatan çetenin, bu yaptıkları da samimi olmayan hareketlerdir. Bu paylaşımların pek çoğu, ben bloğumda yayınlamadan önce belki de ülkemizdeki yüzlerce ciddi yayın organında yayınlanmışlardır. Bazılarının ilk yayın tarihi 1993 olan bu makalelerin sanki tarafımdan yazılmış ve hakaret içeren, suç olan yazılarmış gibi gösterilmesi ve ilgisiz alakasız paylaşımların çıktılarının art arda alınarak dava dosyasına suç unsuru olarak konulması bile ayrıca göz önünde bulundurulması gereken adi bir hareket tarzıdır.İftiradır. Samimiyetsizliktir.

Kendi çirkin yüzlerini meydana çıkartmak isteyen herkese yaptıkları gibi bana da çirkin iftiralar ile sıkıntı vermek istemektedirler. Kamuoyunda Şeyh Abdülkerim ismi ile meşhur olan kişinin iddialarına göre, Cübbeli Ahmet Hoca ismiyle anılan Ahmet Mahmut Ünlü’ye de montaj ile seks kasedini Adnan Oktar ve ekibi yapmıştır. Zaten Oktar, Emniyetteki ifadesinde “Birçok kimsenin yüzlerini, porno kasetlerine montajlayarak bu kişilere şantaj yaptıklarını ve bundan büyük bir gelir elde ettiklerini ama avukatlarının ikazı ile bundan 1997’de vazgeçtiklerini” itiraf etmiştir. Anlaşılan o ki, binlerce sözleri gibi bu da adaletin pençesinden kurtulmak için bir taktiktir ve bu adi hareketten de vazgeçmemişlerdir. Şeyh Abdülkerim denilen kişi, bu ve benzeri bir çok gerçeği ifade ettikten kısa bir süre sonra aniden ölmüş ve ölümü ancak aylar sonra kamuoyuna duyurulmuştur. Her şeye dava açan Adnan Oktar “Abdülkerim’i Adnan Oktar öldürttü. Zaten Adnan Oktar onu ölümle tehdit etmişti.Abdülkerim, Adnan Oktar’ın kendisine hakaret ettiğini ve ölümle tehdit ettiğini şu videosunda açıklamıştı.” Tarzında yapılan paylaşımlara her nedense dava açmamayı ve dikkat çekici şekilde suskun kalmayı tercih etmiştir. Şeyh Abdülkerim denilen kişinin Adnan Oktar ve çetesinin gerçek yüzünü içeriden görüp bilen biri ağzı ile anlattıkları ve kendisini Adnan Oktar’ın ölümle tehdit ettiği yönündeki açıklamaları Youtube’da hala mevcuttur.

Bloglarımın, konularında uzman kişiler tarafından incelemesini, her hangi bir suç unsuru bulunmadığının belirlenmesini, Adnan Oktar’ın şikayetlerinin ardından iletişim başkanlığı tarafından uygulanan Türkiye’den erişim yasağının son bulmasını ve gençliğini heva ve hevesinin peşinde harcamak yerine, vatana ve millete nasıl faydalı oluruz derdi ile harcayan, bu şekilde kendini parçalayan cevherlerimizin, Adnan Oktar ve onu oynatan uluslar arası çetenin haksız ve hukuksuz baskılarından korunmasını, devletimizin bir baba misali korumasını, bu değerli gençlerimiz üzerine kolunu kanadını germesini, Adnan Oktar ve çetesine bunca suçlarından ötürü kamu davası açılmasını, vatana ihanet, dış güçlere taşeronluk, yabancı istihbarat servisleri ile işbirliği, Ajanlık, Türk halkını aldatmak, Türk ve Müslüman kimliğine bürünerek Yahudilik ve İsrail menfaatlerine çalışmak, Vaad edilmiş topraklar ideallerini gerçekleştirmek için Türkiye’nin bölünmesini hedeflemek, Masonluğun emrinde çalışarak devlet yetkililerimize kadar herkese şantaj yapmak, tehdit etmek, şaibeli ölümlere isimlerinin karışması  gibi suçlarının bilirkişilerimiz ve istihbarat birimlerimiz tarafından yapılacak tetkiklerle ispat edilmesini ve gereken her şeyin yapılmasını saygılarımla talep ederim.

|Mehmet Fahri Sertkaya
Akademi

Konu başlıkları

15 temmuz 16 nisan 33. derece masonlar A9 TV abd abdullah öcalan abdülkadir selvi acun ılıcalı adamlık dini adil serdar saçan adnan hoca adnan hoca gerçekleri gizlemeye çalışıyor adnan hoca'nın kızları adnan hoca'nın seks tuzakları adnan menderes adnan oktar Adnan Oktar (Harun Yahya) adnan oktar apo kadar tehlikelidir adnan oktar cinayet adnan oktar çetesi adnan oktar davaları adnan oktar hain mi adnan oktar israil'e mi çalışıyor? adnan oktar kedi adnan oktar kimdir Adnan Oktar Kimdir adnan oktar kime çalışıyor adnan oktar mason mu adnan oktar mehdi mi adnan oktar paranoyak mı adnan oktar ruh hastası mı? adnan oktar siteleri neden kapattırıyor adnan oktar şantaj adnan oktar tv adnan oktar ve çetesine polis baskını adnan oktar ve çıplak namaz adnan oktar ve mossad adnan oktar ve nazım kıbrisi adnan oktar ve organ kaçakçılığı adnan oktar ve sabetayistler adnan oktar videoları Adnan oktar yahudi mi adnan oktar'a dava açmak adnan oktar'ın 46 raporu adnan oktar'ın aldığı cezalar adnan oktar'ın davaları adnan oktar'ın kızları adnan oktar'ın mahkemeleri adnan oktar'ın motorları adnan oktar'ın sapık fetvaları adnan oktar'ın zenginliğinin kaynağı adnan oktarın etrafı gizli yahudiler mi adnanoktar adnanoktar mehdi mi ahit'in çocukları ahmet gündel ahmet hulusi ahmet takan ahmet yavuz ahu paşakay ahu tuğba ak parti akademi akademi dergisi akıl hastası akit akp'nin gerçek yüzü aladağ yangını alev babuna ali erbaş ali tulum altuğ müştak berker altuğ revnak eti anadolu ajansı anal seks anayasa mahkemesi ankebut ağı ankebut operasyonu arizona armagedon askerlik aslı süme efeoglu aşı atatürk eşcinsel miydi atatürk gay miydi av serdar öztürk av. fatih mehmet doğan av. gülcan karakaş avrupa insan hakları mahkemesi avukat ceyhun gökdoğan avukat serdar öztürk ayça pars aydan saraçoğlu ayetullah humeyni aylin atmaca aylin kocaman ayşe arman dormen ayşe hüma babuna ayşe pınar akkaş ayşegül esra atik ayşegül hüma babuna ayşin altuniç güven aytunç erkin azerbaycan b'nai b'rith bacılar başkanlık bav beyaz tv bilderberg bilim araştırma vakfı binboğa sıddık yarman bora can yıldız bosna hersek bozulmuş tevrat BST yapı bülent arınç bülent ersoy büyük israil büyük israil projesi bylock caner taslaman canlı cansu canan özgen cem küçük cem sedat altan cevat babuna ceylan özgül ceza chp cia cia ajanı fethullah gülen cinsel istismar cinsel sapıklık cnn türk cumhurbaşkanı cübbeli ahmet hoca cüneyt özyaşar çağla saraç darbe tiyatrosu darwinizm deli raporu deprem derin devlet devlet bahçeli didem ürer dilek güngör dinler arası diyalog diyanet işleri başkanı doç dr. sefa saygılı donald trump ebru şimşek ebru yılmazatilla umur ece koç edip yüksel ehl-i sünnet ekşi sözlük emine mine kalça emre dorman emre yaşar ertüzün ensest aile içi sapıklık ensest ilişkiler ve adnan oktar ergenekon ergenekon davası erol simavi erol şimşek esat tyontuç eserleri esra saraçoğlu esrar evanjelistler evet fahrettin aslan faruk çelik fatih erbakan fatih tezcan fatma ceyda ertüzün fazilet partisi fehmi çalmuk ferhunde eda babuna fethullah gülen fetö fırat develioğlu fikret seçen franco frattini gerçek yüzü gizlenen gerçekler gizli dünya devleti gizli ermeniler gizli yahudiler global yayıncılık goyim gökalp barlan gülgün feyman gülgün göktan gülşah güçyetmez Gürkan Hacır güzin erkan onat haber türk habertürk hadi salihoğlu hahamlar haiti depremi halil hilmi müftüoğlu harun yahya harun yahya belgeselleri harun yahya kimdir harun yahya kitapları harun yahya videoları hayır hırsızlık hipnoz humeyni hür ve kabul edilmiş masonlar hürriyet hüsamettin özkan hüseyin avni mutlu ılgaz zorlu ibrahim seral köprülü ibrahim tuncer ibranice içimizdeki israil iftira ilik nakli inşaallah intihal / aşırma eserler intihar inuray tınar İslam'a zarar veriyorlar islamcılık israil israil ajanı italya izle Kabala kainatın ulu mimarı kan kampanyası kara mizah kara para kardeşler kartal iş kedicikler kenan oktar kerem hasanoğlu kıyamet alemetleri kızıl elma kızıl imamcılar kimdir kitapları koç üniversitesi korkutma korona köşe yazıları kripto Yahudiler kripyo yahudiler kurtlar vadisi pusu kürt yahudileri levent göktaş lions klübü lions klüpleri loca madde hayal mi maddenin ardındanki sır martin luther king mason listesi masonalr masonlar masonluk maşaallah materyalizm mavimarmara mehdi mehdi adnan oktar mehmet baransu mehmet coşkun pamir mehmet ender daban Mehmet Fahri Sertkaya mehmet noyan orcan mehmet şevket eygi melhame-i kübra melisa aslı pamuk meltem daban meral kalça mert sucu merve büyükbayrak mesut yar mevdudi mhp mikro kameralı seks tuzağı milli gazete milli görüş milliyet mine kırıkkanat miras mossad muazzez abacı muazzez ersoy muharref bozulmuş tevrat muharref tevrat muharrem ballı murat ünal mustafa keser muta nikahı necmettin erbakan nedim keçeli negehan alçı nevin özkan nil kalkavan nurculuk nuri özbudak nurşah aksoy nüfuz elde etmek oben karatepe oda tv oğuzhan asiltürk okan kaan bayülgen Oktar babana oktar babuna onur akay operasyon oral seks organ bağışı organ kaçakçılığı organ mafyası organ nakli osman durmuş osman sınav oy öldürüldü mü örgüt lideri pakraduniler pelin batu pınar tezcan pınar turan PKK polat türkmen pornocu kesetçi adnan oktar posta ptt pul müzesi rasim ozan kütahyalı recai kutan recep tayyip erdoğan referandum reza zarrab rotary klüpleri rtük rus ihtilali saadet partisi sabetay sevi sabetaycılar sabetayist listesi sabetayistler sabetayistlerin şifreleri sabetayistlik sabetayizm sadettin tantan sağlık bakanı said-i nursi sanhedrin hahamları sansür satanizm savaş kalafat savcı sebahattin önkibar seçim sefa saygılı selahattin demirtaş serdar dayanık seyret seyyid mi show tv siyasal islam siyonist israil siyonistler siyonizm slider sosyal ağlar sözcü suç suikast suprem konsey suriye sorunu süleyman demirel süleyman soylu süleymancılar cemaati süprem konsey şener şen şeyh abdülkerim şiilik şikayet şizofren taciz ve tecavüz tahsin akkaş talat halman tarkan yavaş tbmm tevrat teyfur erdoğdu TGRT tımarhane trt tuğçe eyilik tuncay opçin tuncay tokay tunçay tokay turgay ciner tülay kumaşcı tv8 ukrayna uyuşturucu ünlü sabetaycılar üsteğmen serdar öztürk Vahdet-i Vücud video video izle videolar yahudi organ kaçakçılığı yahudiler yahudilik yakup balaman yalancı mı yalçın küçük yargıtay kararı yazarlar yeliz sucu yeni şafak yeniçağ yıldırma yılmaz kuruca yolsuzluk york testi youtube yusuf erkan özoğuz yüksek islam ahlakı zeynep şener zihin kontrolü zihin/Beyin Kontrolü - Telegram zina zor ve tehdit