Mikro kameralı seks tuzakları uzmanı: Adnan Oktar |
Hürriyet Gazetesi yıllar önceki bir haberinde Adnan Oktarı deşifre etmiş. Bakın o haberde neler yazıyor.
Haberin adı: Adnan henüz iyileşmedi
Adnan Hoca'nın annesi Mediha Hanım 1988'de Zaman Gazetesi'ne şöyle diyordu:
Türkiye'yi tehdit eden Adnan Hoca fay hattı, 12 Kasım Cuma sabahı, Düzce Depremi'nden 16 saat önce, polisin 'Kapalı Zarf' operasyonuyla kırıldı.
Kandilli'deki, Silivri'deki, saray görkemli yaşantıları. Trilyonluk servetin karanlık tarafları. Müritlerin silahları. Politikacılara, işadamlarına, gazetecilere yönelik şantajları. Mikro kameralı seks tuzakları. Enkaza dönen genç kızları. Cemaat içinde, oral-anal ilişki fetvaları, Adnan Hoca Depremi'nin artçı şoklarıydı.
ÖNCÜ SARSINTILAR
Adnan Hoca Depremi'nin gelişi, 80'li yıllarda öncü sarsıntılarla sinyallerini vermişti. Annesi Mediha Hanım, 10 Nisan 1988 tarihli Zaman Gazetesi'ne verdiği röportajda, '...Adnan’ım henüz tam iyileşmedi. Hastadır o' deyip, dikkatleri oğlundaki ruhi bozukluğa çekmiş, açık açık olmasa da 'Deprem geliyor''a getirmişti sözü.
Adnan Oktar, annesi Mediha Hanım'ı hiç haksız çıkarmadı. Aynı yıllarda bir röportajında, kendisini çok döven üvey babasının acılar içinde öldüğünü söylerken, hem ruhundaki çatlaklara açıklık getiriyordu. Hem de kendisinde toplanan olağanüstü güçlerin altını çiziyordu ki, bu manevranın altında mehdiliğini ilan etme hazırlıkları yatıyordu.
19'UN UĞURU
Adnan Hoca 19 rakamının uğuruna inanıyordu. Gerçek adı Adnan Arslanoğulları, 19 harften oluşuyordu. Ve bu 19'un Mehdiliğin habercisi anlamını taşıdığını iddia ediyordu.
Adnan Oktar, annesi Mediha Hanım'ı hiç haksız çıkarmadı. Aynı yıllarda bir röportajında, kendisini çok döven üvey babasının acılar içinde öldüğünü söylerken, hem ruhundaki çatlaklara açıklık getiriyordu. Hem de kendisinde toplanan olağanüstü güçlerin altını çiziyordu ki, bu manevranın altında mehdiliğini ilan etme hazırlıkları yatıyordu.
19'UN UĞURU
Adnan Hoca 19 rakamının uğuruna inanıyordu. Gerçek adı Adnan Arslanoğulları, 19 harften oluşuyordu. Ve bu 19'un Mehdiliğin habercisi anlamını taşıdığını iddia ediyordu.
Zamanla müritlerine, kıyametin yaklaştığını, Mehdi'nin ortaya çıkmak üzere olduğunu telkin etmeye başladı.
27 Mart 1988 tarihli Nokta Dergisi'nde, Mehdi konusuna, kendince usturuplu yaklaştı:
27 Mart 1988 tarihli Nokta Dergisi'nde, Mehdi konusuna, kendince usturuplu yaklaştı:
Nokta: Geleceği söylenen Mehdi'nin fiziksel özellikleri nelerdir?
Adnan Oktar: İkiyüze yakın alamet sayılıyor. Mesela, orta boylu, geniş alınlı, kaşı kavisli gibi.
Nokta: Yaş söyleniyor mu?
Adnan Oktar: Rivayetlere göre 30-40 yaşları arası deniyor.
Nokta: Siz Mehdi misiniz?
Adnan Oktar: Ben Peygamber Efendi'mizin neslinden değilim. Çocuklara alametlerden söz edince beni Mehdi sanmışlar.
GÖZÜ DOLMABAHÇE SARAYI'NDA
Aynı dönemlerde Adnan Oktar, Mehdi'nin sarayda oturacağının yazıldığını söyler. Kendisinin de Dolmabahçe Sarayı'nda oturacağını iddia eder.
Poliste verdiği ifadesinde, Mehdilik konusundaki cevapları dikkat çekici:
'Seneler önce Mehdilik konusunda bir kitap yazdım. Ancak hatayı bu kitabı yazmakla yaptım. Çünkü dini konularda derinliğine bilgim yoktu. Arapça'yı bilmem dolayısı ile zaten gerek Kuran-ı Kerim'de, gerekse hadislerde, dünyanın sonunda Mehdi'nin dünyaya geleceği belirtilmiştir. Ben de bu inançlar neticesinde çalışmış olabilirim. Fakat, hadislerde bahsedildiği gibi Mehdi'nin sakallı, alnı geniş, ufak burunlu olduğu ima edilir. Ben de fiziken buna benzediğim için müritler tarafından benzetme yapılabileceği kanaatindeyim. Fakat bu konular eskilere dayanır. Sonradan bu inançlardan vazgeçtik.
Adnan Hoca, polis ifadesinde, bir zamanlar kendini Mehdi saydığını inkár etmez. Mehdi'nin tarifini, kendi fiziksel görüntüsünü ve yaşını örnek olarak verir. Hem dini bilgisinin zayıflığı nedeniyle böyle bir yanlış fikre kapıldığını söylerken hem de Arapça Kuran-ı Kerim ve hadisler okuduğuna dikkat çeker.
ARAPÇA BİLMİYOR
Oysa aynı sorgunun bir başka bölümünde şunları söyler:
.'Arapça bilmiyorum. Farsça bilmiyorum. Sadece lise İngilizcesi biliyorum ve dini eğitim yapmadım.'
Hangisi doğru?
Adnan Oktar'ın hafızası, bir saatlik sorgulamada, söylediği yalanları hatırlayacak kadar kuvvetli değildir.
Adnan Oktar şeriat konusundaki görüşlerini 2 Haziran 1986 tarihli Hürriyet Gazetesi'nde açıklar:
Nokta: Yaş söyleniyor mu?
Adnan Oktar: Rivayetlere göre 30-40 yaşları arası deniyor.
Nokta: Siz Mehdi misiniz?
Adnan Oktar: Ben Peygamber Efendi'mizin neslinden değilim. Çocuklara alametlerden söz edince beni Mehdi sanmışlar.
GÖZÜ DOLMABAHÇE SARAYI'NDA
Aynı dönemlerde Adnan Oktar, Mehdi'nin sarayda oturacağının yazıldığını söyler. Kendisinin de Dolmabahçe Sarayı'nda oturacağını iddia eder.
Poliste verdiği ifadesinde, Mehdilik konusundaki cevapları dikkat çekici:
'Seneler önce Mehdilik konusunda bir kitap yazdım. Ancak hatayı bu kitabı yazmakla yaptım. Çünkü dini konularda derinliğine bilgim yoktu. Arapça'yı bilmem dolayısı ile zaten gerek Kuran-ı Kerim'de, gerekse hadislerde, dünyanın sonunda Mehdi'nin dünyaya geleceği belirtilmiştir. Ben de bu inançlar neticesinde çalışmış olabilirim. Fakat, hadislerde bahsedildiği gibi Mehdi'nin sakallı, alnı geniş, ufak burunlu olduğu ima edilir. Ben de fiziken buna benzediğim için müritler tarafından benzetme yapılabileceği kanaatindeyim. Fakat bu konular eskilere dayanır. Sonradan bu inançlardan vazgeçtik.
Adnan Hoca, polis ifadesinde, bir zamanlar kendini Mehdi saydığını inkár etmez. Mehdi'nin tarifini, kendi fiziksel görüntüsünü ve yaşını örnek olarak verir. Hem dini bilgisinin zayıflığı nedeniyle böyle bir yanlış fikre kapıldığını söylerken hem de Arapça Kuran-ı Kerim ve hadisler okuduğuna dikkat çeker.
ARAPÇA BİLMİYOR
Oysa aynı sorgunun bir başka bölümünde şunları söyler:
.'Arapça bilmiyorum. Farsça bilmiyorum. Sadece lise İngilizcesi biliyorum ve dini eğitim yapmadım.'
Hangisi doğru?
Adnan Oktar'ın hafızası, bir saatlik sorgulamada, söylediği yalanları hatırlayacak kadar kuvvetli değildir.
Adnan Oktar şeriat konusundaki görüşlerini 2 Haziran 1986 tarihli Hürriyet Gazetesi'nde açıklar:
'Kuran-ı Kerim'de yazdığı biçimdeki şeriata taraftarım tabii.'
Hilafet konusunda ise 30 Nisan 1986 tarihli Bulvar Gazetesi'ne görüş bildirmiş:
HALİFEYİ HALK SEÇMELİ
'Halifeliğin kaldırılmasına gerek yoktu aslında. İslámiyette halifelik vardır. Ama halifeden kastım, 16 atın çektiği bir arabanın içinde, şişman, göbekli adam anlamında değil. Aklı başında, seçkin, kaliteli bir insan. Halifeliği cumhuriyet şeklinde düşünürüm. Halk seçmeli.'
Nurculuk hakkındaki görüşlerini 27 Ocak 1988 tarihli Zaman Gazetesi'nde anlatır:
'Cereyanlardan, mesela Nurculuk bizi çok etkileyen, çok beğendiğimiz bir akımdır. Bediüzzaman Saidi Nursi Hazretleri'ni çok takdir eder ve eserlerinden yararlanırız. Bediüzzaman da bizim üstadımızdır. Mürşidimizdir.'
Kıbrıslı Şeyh Nazım Kıbrısi, İstanbul'a geldiğinde Adnan Oktar'ın adamları ile görüşür.
HOCA'YA ŞEYH DESTEĞİ
Şeyh Nazım da Adnan Oktar'a 21 Ocak 1989 tarihli Güneş Gazetesi'nde yayınlanan röportajında destek verir:
'Allah ile arasında ne gibi bir rabıta olduğu belli olmaz. Belki bir icabat saatinde dua eden olur, başlarına bir felaket gelir. Onun için Adnan Hoca ile uğraşılmasını tavsiye etmem. Bundan sonra da uğraşanlara bir felaket geleceğini haber veririm. Çünkü ben de bazı şeyler bilirim. Maneviyat yolunda bazı haberlerim olur. Haber verirler.'
Hilafet konusunda ise 30 Nisan 1986 tarihli Bulvar Gazetesi'ne görüş bildirmiş:
HALİFEYİ HALK SEÇMELİ
'Halifeliğin kaldırılmasına gerek yoktu aslında. İslámiyette halifelik vardır. Ama halifeden kastım, 16 atın çektiği bir arabanın içinde, şişman, göbekli adam anlamında değil. Aklı başında, seçkin, kaliteli bir insan. Halifeliği cumhuriyet şeklinde düşünürüm. Halk seçmeli.'
Nurculuk hakkındaki görüşlerini 27 Ocak 1988 tarihli Zaman Gazetesi'nde anlatır:
'Cereyanlardan, mesela Nurculuk bizi çok etkileyen, çok beğendiğimiz bir akımdır. Bediüzzaman Saidi Nursi Hazretleri'ni çok takdir eder ve eserlerinden yararlanırız. Bediüzzaman da bizim üstadımızdır. Mürşidimizdir.'
Kıbrıslı Şeyh Nazım Kıbrısi, İstanbul'a geldiğinde Adnan Oktar'ın adamları ile görüşür.
HOCA'YA ŞEYH DESTEĞİ
Şeyh Nazım da Adnan Oktar'a 21 Ocak 1989 tarihli Güneş Gazetesi'nde yayınlanan röportajında destek verir:
'Allah ile arasında ne gibi bir rabıta olduğu belli olmaz. Belki bir icabat saatinde dua eden olur, başlarına bir felaket gelir. Onun için Adnan Hoca ile uğraşılmasını tavsiye etmem. Bundan sonra da uğraşanlara bir felaket geleceğini haber veririm. Çünkü ben de bazı şeyler bilirim. Maneviyat yolunda bazı haberlerim olur. Haber verirler.'
Adnan Hoca'nın kendi koyduğu kurallara göre namaz beş değil üç vakittir. Abdest almadan namaz kılmak vaciptir. Erkek müritler, Peygamber sünneti olduğu için saçlarını ortadan ikiye ayırmalı, kızlar, etrafın ve ana babalarının tepkisini çekmemek için kapalı konumlarını bırakmalıdır.
Arapça bilmiyorum. Farsça bilmiyorum. Sadece lise İngilizcesi biliyorum ve dini eğitim yapmadım.
Adnan Oktar
İslámiyet’te halifelik vardır. Ama halifeden kastım, 16 atın çektiği bir arabanın içinde, şişman, göbekli adam anlamında değil. Aklı başında, seçkin, kaliteli bir insan. Halifeliği cumhuriyet şeklinde düşünürüm. Halk seçmeli.'
Adnan Oktar
Kod adı: Harun Yahya
Babası Yusuf Efendi'ydi.
Arapça bilmiyorum. Farsça bilmiyorum. Sadece lise İngilizcesi biliyorum ve dini eğitim yapmadım.
Adnan Oktar
İslámiyet’te halifelik vardır. Ama halifeden kastım, 16 atın çektiği bir arabanın içinde, şişman, göbekli adam anlamında değil. Aklı başında, seçkin, kaliteli bir insan. Halifeliği cumhuriyet şeklinde düşünürüm. Halk seçmeli.'
Adnan Oktar
Kod adı: Harun Yahya
Babası Yusuf Efendi'ydi.
Annesi Mediha Hanım. 2 Şubat 1956 yılında Ankara'da doğdu. Babasını küçük yaşta kaybetti. İlk ve orta öğrenimini Ankara'da tamamladı. Ortaokulu Cebeci'de, liseyi Kurtuluş'ta okudu. Liseden sonra özel bir dershaneye gitti. 1979 yılında İstanbul'daki Devlet Güzel Sanatlar Akademisi İç Mimari bölümüne girdi. Bir süre sonra okuldan ayrılan Adnan Oktar, İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Felsefe ve Tarih Bölümü'ne girdi. Bu okulu da yarım bıraktı. Kandilli'deki, Dolmabahçe Sarayı yavrusu evine taşınana kadar, Ortaköy Dereboyu Caddesi'ndeki evde annesi ve anneannesi ile birlikte yaşadı. Asıl soyadı Arslanoğulları'dır. Bazı yazı ve kitaplarında Harun Yahya adını kullanır. Bu takma ad, Hz. Musa ve Hz. İsa'nın yardımcılarının adıdır.
Edebiyat Fakültesi Felsefe ve Tarih Bölümü'ne girdi. Bu okulu da yarım bıraktı. Kandilli'deki, Dolmabahçe Sarayı yavrusu evine taşınana kadar, Ortaköy Dereboyu Caddesi'ndeki evde annesi ve anneannesi ile birlikte yaşadı. Asıl soyadı Arslanoğulları'dır. Bazı yazı ve kitaplarında Harun Yahya adını kullanır. Bu takma ad, Hz. Musa ve Hz. İsa'nın yardımcılarının adıdır.
Adnan Hoca'nın kendi koyduğu kurallara göre namaz beş değil üç rekáttır. Abdest almadan namaz kılmak vaciptir.
Erkek müritler,
Peygamber sünneti olduğu için saçlarını ortadan ikiye ayırmalı, kızlar, etrafın ve ana babalarının tepkisini çekmemek için kapalı konumlarını bırakmalıdır.
Adnan Hoca müritlerinin arasında ünlü isimlerin bulunmasına özel bir itina gösterir.Bu yüzden şantaj dahil her yola başvurmaktan çekinmez. Yukarıda Ahu Tuğba ile görüşürken çekilen fotoğrafı bu durumun kanıtlarından
biri. Gülay Pınarbaşı’nın Adnancılar’a katılma macerası da pek tantanalı geçmiş. Kamuoyu günlerce bu ünlü mankenin kapanmasıyla meşgul olmuştu
Erkek müritler,
Peygamber sünneti olduğu için saçlarını ortadan ikiye ayırmalı, kızlar, etrafın ve ana babalarının tepkisini çekmemek için kapalı konumlarını bırakmalıdır.
Adnan Hoca müritlerinin arasında ünlü isimlerin bulunmasına özel bir itina gösterir.Bu yüzden şantaj dahil her yola başvurmaktan çekinmez. Yukarıda Ahu Tuğba ile görüşürken çekilen fotoğrafı bu durumun kanıtlarından
biri. Gülay Pınarbaşı’nın Adnancılar’a katılma macerası da pek tantanalı geçmiş. Kamuoyu günlerce bu ünlü mankenin kapanmasıyla meşgul olmuştu