Ceyhun Gökdoğan'ın ve avukat arkadaşlarının çaresizlikleri - Adnan Oktar'ın hızla gittiği son |
ADNAN OKTAR'IN ŞAHSIMA AÇTIĞI VE BU GÜN İLK DURUŞMASI GÖRÜLEN DAVAYA DAİR.
- Öncelikle ifade etmem gerekiyor ki, bu dava da iki gün önceki 29. sulh ceza mahkemesinde ve aynı hakimde görüldü.
- İlginçtir ilk defa olarak Adnan'ın iki avukatı birden müdahil oldular. Diğer 4 avukatı geride izlediler.
- Dün bu hakime karşı sert eleştirilerimin ve serzenişlerimin hemen çıktılarını almışlar. bunu da bir suç gibi, hakaret gibi göstermek istediler. Hakimin cevap hakkı vermesi üzerine, "Biraz sert eleştiri var ama asla hakaret yok.Böyle bir duruşma şekline temelden itirazlarım olduğunu 2 gün önce de söyledim" dedim. Samimi bir gülümseme ile kabul etti. Ve o inanılmaz sözü söyledi;"Hiç kimse sözünü kesmeyecek, kendini istediğin gibi savun.Bak şuraya otur. Bu ekrana bak. Bilgisayara yazan arkadaşın hızına uyup savunmanı yazdır."
Ve öyle de oldu... Hiç bir nota, kağıda bakmadan gayet edebi ve beyefendi bir üslup ile yazdırmaya başladım.
PORNOCU ŞANTAJCI BİR SAHTEKAR; ADNAN OKTAR paylaşımı için "Bir haber niteliğindedir ve ilgili gazetenin tarihi ve internet sitesi linki, paylaşıma konmuştur" dedim.
Ve hemen hemen her davada karşıma çıkıp duran şu şikayet konusu sözlerin önce kendilerini yazdırdım sonra savunmalarını yaptım, rahat rahat yazdırdım:
- ADNAN OKTAR ÇETE LİDERİDİR
"Bu söz Yargıtay 8. ceza dairesinin kesinleşmiş hükmüdür." dedim
- ADNAN OKTAR APO KADAR TEHLİKELDİR.
"Bu söz-paylaşım, dönemin içişleri bakanı Sayın Sadettin Tantan'ın basına ve halka açık, açıklamasıdır." dedim.
- ADNAN OKTAR VE BAV ŞANTAJ ÇETESİ
"Adnan Oktar'ın ve bazı yakın arkadaşlarının şantaj yaptıkları, yine yargıtay 8. ceza dairesinin kesinleşmiş hükmüdür. Bu konuda mağdurlardan bazılarının misal Fatih Altaylı'nın açtığı dava devam etmektedir" dedim. (Bu aşamaya gelince izleyici kısmındaki, müdahil olmayan 4 erkek avukatın yüz ifadelerini ben çok beğendim. Görseydiniz siz de beğenirdiniz :) )
- SAHTE MEHDİ ve TAM BİR RUH HASTASI ve YEDİ HASTANEDEN AYRI AYRI DELİ RAPORU VAR paylaşımları için "Paranoya, Megalomani, şizofreni ve mistik karakteristik Mehdilik hezeyanına dair bütün paylaşımların kaynağı, ADLİ TIP KURUMU, GÖZLEM İHTİSAS DAİRESİ'nin 2.2.1987'ye 32 numaralı raporuna dayanmaktadır." dedim. Bu evrakın basında çıkmış halini ve yüzlerce sayfalık savunmamı, gazete küpürlerini, fotoları ve videoları bir DVD ile mahkemeye sundum.
- ADNAN OKTAR ANADAN DA BABADAN DA BİR GİZLİ YAHUDİDİR
"Bunun tartışılacak bir tarafı yok. Bu bilginin iftira değil hakikat olduğunun en büyük delili, Adnan Oktar'ın kendi A9 TV'sinde, hiçbir baskı altında kalmadan, kendi hür iradesi ile yaptığı itiraflardır." dedim. Hakim "bu video getirdiklerin arasında var mı?" dedi. Yüzlerce sayfa belgeyi hazırlamaktan videolara geniş vakit ayıramamıştım. Olmadığını, benzeri videoların olduğunu bir sonraki duruşmaya getireceğimi söyledim. Hemen kabul edildi.
Bu arada pabucun pahalı olduğu görülünce bayan avukat söz alıp "Bilmem kaçıncı maddenin kaçıncı fıkrasına göre CD veya DVD ile savunma kabul edilmeyebilir." mealinde hukuk dilinde bir şeyler söyledi. Hakim kabul etmedi ve DVD İLE HAZIRLANAN SAVUNMAMI DA yazılı kısa savunmamın yanında KABUL ETTİ.
SANAL ALEMDE ADNAN OKTAR TERÖRÜ
"Bu söz Radikal gazetesinin haberinden başka bir şey değildir." dedim.
ADNAN OKTAR'IN VE CEMAATİNİN MENSUPLARININ REŞİD OLMAYAN KIZLARI CİNSEL ANLAMDA SÖMÜRMESİ, BU SÖMÜRÜDEN KURTULMAK İSTEYENLERİNE GİZLİ KAMERA İLE SEKS TUZAĞI KURMASI na dair haberlerin tümü hakkında "Bütün bunların hepsi de gazetelerden, kaynak linklerini çok çok abartılı büyüklükte koyduğum haber nitelikli paylaşımlardır. Ayrıca Yargıtay 8. ceza dairesinin bu bilgilerin gerçek olduğuna dair kesinleşmiş hükmü vardır." dedim...
Uzatmayayım. Benzeri şekilde savunmaları yazdırdım ve sonuç olarak şu mealde cümleler kurdum.
"Şikayet dilekçelerinde karşıma çıkıp duran bütün bunlar ve benzerleri tamamen, ülkemizin en saygın ve en büyük gazetelerinden, internet haber sitelerinden ve haber içerikli dergilerinden alınmış, haber nitelikli paylaşımlardan başka bir şey değildir. Adnan Oktar'ın 13 seneye yakındır internet sitelerinden yayınlanan bu haberlerin, asıl kaynaklarını tekzip edememesine, kaldırtamamasına ve bu siteleri yasaklatamamasına rağmen, benim bloglarımı yasaklatmaya çalışmasının ve bana tazminat cezası ödetmeye çalışmasının adalete uygun bir yönü olduğunu düşünmüyorum.
Ayrıca, ben hiçbir zaman ve hiçbir platformda, Adnan Oktar'a karşı "Kart Zampara, Kansız" ve benzeri ifadeler kullanmadım. Bu avukatıların bunları ispat edebilmesi mümkün değildir. Benim mücadelemi takip eden herkes bilir ki benim böyle bir üslubum yok.”
Bu arada avukat "Bir çok insana karşı hakaretler mevcut" dedi. "Bunların hakikat değil hakaret olduğunu ispat edin." dedim. Hiç bir cevap veremeyip sustu.
Bütün bunların üzerine, bundan ta bir buçuk sene kadar önce yazdığım bir durum güncellemesini, şunu okudular "Adnan Oktar sayfamızı-bloğumuzu da kapattırırsa daha doğrusu Türkiye'den erişim engeli koydurtursa, bu binlerce paylaşımın bulunduğu bir kopya bloğu açmam sadece ama sadece on dakika sürer. Bir günde onlarca blog açabiliriz."
Ne hazindir ki bu sözü bu günlerde söylenmiş gibi ve yargı erkini hiçe saydığımı ifade eden bir sözmüş, Adnan’ı tehdit eden bir sözmüş şeklinde hakime sundular. Söz hakkı bana gelince "Burada da kasıtlı bir saptırma var. Bu çok önemli. Bu söz yazılalı en az bir buçuk sene olmuştur ve bu sözlerimi yazdığımda daha Adnan Oktar'ın bana açtığı tek bir dava bile yoktu." dedim. Ve okuyan avukata dönerek; "Şimdi lütfen bu durum güncellemesinin bu yakın tarihte yazıldığını ispat edin?” dedim. Önce bir acayip hal ile elindeki, okuduğu kağıda baktı. Sonra hakime kaçamak bir baktı. Sonra bana dönüp pek hoş olmayan gergin bir yüz ifadesi ile hatta çirkef bir yüz ifadesi ile "İspat etmek zorunda da değilim." dedi...
"İddia ediyorsanız ispat etmek zorundasınız." deyince HİÇ AMA HİÇ BİR ŞEY DİYEMEDİ. Ben de sözü uzatınca, sık sık araya girince hakimin kızdığını bildiğimden üstelemedim. Zira bir anda savcı ve hakimlerin karşısına çıkıveren Adnan’cıların avukatı Ceyhun Gökdoğan’ın hazırladığı şikayet dilekçelerinin tamamen düzmece ve yargıyı aldatmaya yönelik olduğu güneş gibi meydana çıkmış oldu. O hazırlanan şikayet dilekçelerini ben bile ilk defa gördüğümde kendimden korkmuştum. “Aman Allah’ım! Ben neymişim böyle de haberim yokmuş J” dedim… Suç örgütü kurmak, bu örgüte liderlik yapmak, devlet düşmanlığı yapmak dahil her iddia mevcuttu. Tabii bunları duruşmada ispat etmeyi geçtik, dillendiremediler bile…
Bu çaresizlikle sonuca varmaları mümkün değildi. Bir şeyler yapmaları lazımdı ve yaptılar. Son bir ümit ile, Son rauntta, bayan avukat, "Efendim. Şahsın müvekkilime karşı saldırıları, hakaretleri dur durak bilmiyor. Öyle saçma şeyler kurguluyor ki" mealinde sözler ettikten sonra, "Biz hemen bir an önce bu şahsın -yani benim- gözetim altına alınmasını, polis nezaretinde Erenköy Ruh ve Sinir hastalıkları hastanesine kaldırılmasını ve topluma kazandırılmasını talep ediyoruz" mealinde bir talepte bulundu.
Ve.... Hakim avukata, "Avukat hanım! Biz her müşahede talebini, akıl sağlığı kontrolü talebini işleme koyamayız. Hem, bir şahsa bakın, akıl sağlığının bozuk olabileceğine dair en ufak bir emare görülüyor mu, gayet ... " dedi sustu... (Aslında hakim de kimin ciğerinin kaç para edeceğini anlamıştı ve hakkımda olumlu bir tabir kullanacaktı ki son anda sustu.) Avukat da ısrarın faydası olmadığını gördü. Ve ben güldüm geçtim...
Duruşma böylelikle sonlandı. Duruşmanın 10-09-2013 tarihine ertelenmesine karar verildi. Ben hakimden izin isteyip, bir de kallavi bir teşekkür edip ayrıldım. Onlar ise DVD'nin bir yedeğini alma talebindeydiler...
Özetle anlatmak istediğim şu ki, “Adnan’cılar herkesi dava ediyorlar, herkesi perişan ediyorlar, çok güçlüler, paraları var, avukatları var, aman bulaşmayalım.” Şeklindeki bakış açısı her yönden hatalı bir bakış açısı. Ben hiç duruşma tecrübem olmadığı halde avukatsız çıktığım duruşmada gerçekleri böyle gözler önüne serebildim. Sıra sizlerde…
Sizi müjdelerim, Ülkemizdeki İsrail'in, içimizdeki İsrail’in artık ayakta kalma ve adil hukukumuzun elinden kaçma şansı kalmamıştır.
Mehmet Fahri Sertkaya
www.GercekAdnanOktar.blogspot.com