Ergenekon projesi, ABD ve İsrail menfaatlerinin ve Büyük İsrail Projesi’nin neresinde?
Kripto Yahudi ve Sabetayistlerden müteşekkil olan Adnan Oktar cemaati ile Fethullah Gülen cemaati bu maksatlı ve gerçek niyeti gizlenen projenin neresinde? ABD ve İsrail neden F tipi bir T.C. yapılanmasına izin veriyor hatta bunu temin etmek için her şeyi yapıyor? Fethullahçılar mı ABD’ye, ABD mi Fethullahçılara çalışıyor? Yoksa hepsi birden İsrail’e ve Sanhedrin hahamlarına mı çalışıyor?
Aşağıda okuyacağınız satırlar bir oldu bitti ile ERGENEKON davasına dahil edilen ve tutuklanan gazi üsteğmen bir avukatın, Serdar Öztürk’ün, İstanbul 13ncü Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na verdiği savunmasından küçük bir kesittir ve çok ilginç bilgiler/iddialar/deliller içermektedir.
***
Aşamalardaki tüm savunmalarımızda Ergenekon soruşturmaları ve delillerinin bir proje olduğunu, Sahte Ergenekon belgelerinin asli kaynağının CIA görevlisi John Kunstadter olduğunu, bu ABD.linin homoseksüel ya da moda deyimle mütedeyyin eşcinsel bir Fetullahçıyı eleman olarak kullanıp sahte belgeleri yargıya taşımaya çalıştığını, bu işi 2001 de beceremediğini, Emniyet istihbarat içinde yapılanmış ABD.de ikamet eden ve CIA görevlilerinin göçmenlik vizesi için referans olduğu Fetullah Gülen’ e bağlı cemaat mensubu polisler tarafından fiilen bu projenin yürütüldüğünü emniyet, yargı ve basında bu projenin içinde yer alan kişiler bulunduğunu açıkladık. Tüm bu projede, ABD tarafından hedef seçilen kişilerin evlerine ofislerine konusu suç teşkil eden deliller yerleştirilmesi, el konulan CD-DVD gibi dijital veri depolama aygıtlarına konusu suç teşkil eden veri yüklenmesi sonucu tutuklanmalarının sağlandığı, cemaat mensubu polislerin elinde TSK.den çalınmış çok sayıda belge olduğu, bunları hedef seçilen kişilerden elde edilen dijitallere yükledikleri belirlenmiş, ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur.
Ben mahkemenizde CIA.nin bu proje için Türkiye’de kurduğu şirketin adını da açıkladım. Bu kişiler, hedef alınacak kişilerin isim listelerinin belirlenmesinde görevli idiler. Daha sonra açılan Ergenekon torbasına, AKP muhalifleri ve cemaatin hoşuna gitmeyen insanlar da eklenmiştir. Böylece ABD.nin yaptığı örtülü operasyondan, AKP ve cemaatin de sonuna kadar istifade ettiği anlaşılmaktadır. Bu işlerin yapılış şekline bakıldığında Türkçede bunu tanımlayacak tek bir kelime vardır: KALLEŞLİK. Hiç kimse beni, kalleşlikle Müslümanlığın bağdaştığı konusunda ikna edemez. Kimse bana Müslümanlığın içinde kalleşliğinde bulunduğunu iddia edemez. İşte bizim bu süreçte sert bir üslupla mücadele etmemizin sebebi budur. Biz hayatımızda kimseye kalleşlik yapmadık. Bize düşman olanların bile mert olmasını isteriz. Düşmanımızın bile mertçe mücadele etmesini bekleriz. Ancak kimden gelirse gelsin kalleşliğe prim vermeyiz. İşte bu süreçte emniyet içindeki suç örgütü tarafından kalleşçe yöntemler kullanıldığı için üslubumuzda sert olmuştur. Fetullah Gülen cemaati mensubu olduğu iddia edilen Faruk MERCAN’ da 7 MART 2011 de CNN TURK te katıldığı “Tarafsız Bölge” adlı programda bizi kastederek “burada bir avukatlık tarzı yargılanıyor” diye beyanlarda bulunmuştu. Kendisi de bu projenin bir parçası olduğu yönünde aleyhinde kuvvetli bulgular olması nedeniyle böyle konuşması normaldir. Bende şimdi mütalaada, polislerin ifadesi ile örtüşen, keza Faruk Mercan’ın TV beyanlarında da “burada bir avukatlık tarzı yargılanıyor” şeklinde geçen ithamlara atfen, üslup ve tarzımız hakkında bilgi vereceğim.
Çünkü buradaki sanıklar, Avukat Orhan Kemal CENGİZ’in 2011 de İstanbul Taksim HİLL otelde yapılan toplantıda itiraf ettiği gibi, dosyadaki delillerden dolayı değil, aslında kendilerine cemaat tarafından atfedilen başka suçlar nedeniyle, haklarında yaratılan delillerden dolayı yargılanmaktadırlar. Bu bağlamda, soruşturma ve yargılama sürecinde üslubumuzun neden sert olduğunu ve tarzımızın neden böyle olduğunu izah etmek gerekirse;
a- O tarihte müvekkilim olan Avukat Mustafa Levent Göktaş 7.1.2009 da gözaltına alınana kadar bizim kimseyle bir husumetimiz, hasımlığımız ya da düşmanlığımız yoktu. Siyasetle de bir ilgimiz bulunmamaktaydı. Hayatımız boyunca hiç kimseye kalleşlik de yapmadık. Kimseye düşman da değildik. Türklük töremiz gereği, bize düşmanlık yapanların dahi mert olmasını isterdik. Ancak Levent Albay, avukatlık ofisine bırakılan bir DVD nedeni ile tutuklandı. Böyle bir eylem o DVD.yi ofise koyanlar için Türkçede kalleşlik olarak tanımlanır. Biz kişisel olarak kalleşlik yapanların, dinine, imanına, siyasi görüşüne ve etnik kökenine bakmayız. Kalleşlik, kalleşliktir. Kalleşliği yapan da kalleştir. Bunun başkaca da bir tanımı yoktur. Hiçbir hal ve şartta kalleşliğe prim vermemiz ve boyun eğmemiz de mümkün olmadığı için, bu süreçte en sert şekilde mücadele ettik. O yüzden avukatlık üslubumuz da sert oldu. Aynı Avukat Bekir BERK beyin, kendi inandığı değerler uğruna sevdiği insanları siyasi yargılamalarda en sert bir biçimde savunduğu gibi.